1683te başlayan İkinci Viyana Bozgunu ile 1699 Karlofça Barışı arasında cereyan eden olayları anlatan Felaket Seneleri, 1908 de İkdam gazetesinde tefrika edildikten sonra, 1912 yılında ilavelerle kitap halinde çıkmış ve 1913 yılında Kitaphane-i Askeriyyede, İbrahim Hilmi tarafından ikinci baskısı yapılmıştır. Osmanlının Felaket Seneleri isimli eserini hazırlarken, Türk kaynaklarının yanında Batı kaynaklarından da istifade eden Ahmed Refik Bey; okuyucusunu, orijinal üslûbu ve sürükleyici anlatımıyla, yaşadığımız dünyadan alıp Viyana Kuşatması günlerine götürüyor adeta.
Yazar, devleti idare edenlerin gafletleri yüzünden düştüğümüz halleri ve yaşadığımız dramları anlattığı eserinde, başarılarımız yanında hatalarımızı da gözler önüne seriyor.Mazimizdeki mağlûbiyetleri ve felaketleri, zaferlerimizden daha fazla bilmek ve öğrenmek mecburiyetindeyiz. Milletimizi acılara ve hüzünlere boğan olayların gerçek sebeplerini öğrenmek ve yaşanmış tarihten ders almak zorundayız.Halkımıza köklü bir tarih şuuru ve milliyet duygusu aşılamayı hedefleyen eser, zafer ve destanlarla örülü bir tarihin, hüzünle kapanan son perdesine işık tutuyor.
1683te başlayan İkinci Viyana Bozgunu ile 1699 Karlofça Barışı arasında cereyan eden olayları anlatan Felaket Seneleri, 1908 de İkdam gazetesinde tefrika edildikten sonra, 1912 yılında ilavelerle kitap halinde çıkmış ve 1913 yılında Kitaphane-i Askeriyyede, İbrahim Hilmi tarafından ikinci baskısı yapılmıştır. Osmanlının Felaket Seneleri isimli eserini hazırlarken, Türk kaynaklarının yanında Batı kaynaklarından da istifade eden Ahmed Refik Bey; okuyucusunu, orijinal üslûbu ve sürükleyici anlatımıyla, yaşadığımız dünyadan alıp Viyana Kuşatması günlerine götürüyor adeta.
Yazar, devleti idare edenlerin gafletleri yüzünden düştüğümüz halleri ve yaşadığımız dramları anlattığı eserinde, başarılarımız yanında hatalarımızı da gözler önüne seriyor.Mazimizdeki mağlûbiyetleri ve felaketleri, zaferlerimizden daha fazla bilmek ve öğrenmek mecburiyetindeyiz. Milletimizi acılara ve hüzünlere boğan olayların gerçek sebeplerini öğrenmek ve yaşanmış tarihten ders almak zorundayız.Halkımıza köklü bir tarih şuuru ve milliyet duygusu aşılamayı hedefleyen eser, zafer ve destanlarla örülü bir tarihin, hüzünle kapanan son perdesine işık tutuyor.