Bu kitap, Osmanlının maddî güç ve imkân bakımından ihtişam devrini yaşadığı XVI. yüzyılda sûfîlerin Anadolu topraklarındaki faaliyetlerini, devlet adamları ve medrese çevreleriyle olan ilişkilerini anlatmaktadır. Bu yüzyıl, tasavvuf tarihi açısından ilk bakışta çelişkilerle dolu bir zaman dilimi olarak karşımıza çıkar. Zira, kaynaklarda dönemin padişahları bir yandan tasavvuf ehli olarak takdim edilirken, diğer yandan bir kısım tarîkat şeyhlerini idam ettirdiklerinden sözedilmektedir. Yine devrin önemli simalarından İbn Kemâl, Ebussuûd Efendi gibi şeyhülislâmlık makamına kadar yükselmiş âlimlerin, bazı kaynaklarda sûfîlere karşı oldukları belirtilirken, bazılarında ise tarîkat mensubu olduklarından bahsedilir. Çelişkili gibi görünen bu bilgiler sebebiyle pekçok araştırmacı dönemi tahlilde zorlanmış, hatta çoğu zaman yanılgıya düşmüştür. Elinizdeki bu araştırmada bir kısım yeni bilgi ve belgelerin de ışığında olaylar yeniden değerlendirilmiş ve çelişkiler büyük ölçüde bertaraf edilmeye çalışılmıştır.
Bu kitap, Osmanlının maddî güç ve imkân bakımından ihtişam devrini yaşadığı XVI. yüzyılda sûfîlerin Anadolu topraklarındaki faaliyetlerini, devlet adamları ve medrese çevreleriyle olan ilişkilerini anlatmaktadır. Bu yüzyıl, tasavvuf tarihi açısından ilk bakışta çelişkilerle dolu bir zaman dilimi olarak karşımıza çıkar. Zira, kaynaklarda dönemin padişahları bir yandan tasavvuf ehli olarak takdim edilirken, diğer yandan bir kısım tarîkat şeyhlerini idam ettirdiklerinden sözedilmektedir. Yine devrin önemli simalarından İbn Kemâl, Ebussuûd Efendi gibi şeyhülislâmlık makamına kadar yükselmiş âlimlerin, bazı kaynaklarda sûfîlere karşı oldukları belirtilirken, bazılarında ise tarîkat mensubu olduklarından bahsedilir. Çelişkili gibi görünen bu bilgiler sebebiyle pekçok araştırmacı dönemi tahlilde zorlanmış, hatta çoğu zaman yanılgıya düşmüştür. Elinizdeki bu araştırmada bir kısım yeni bilgi ve belgelerin de ışığında olaylar yeniden değerlendirilmiş ve çelişkiler büyük ölçüde bertaraf edilmeye çalışılmıştır.