Heath Lowry bu çalışmasında okuru, günümüzde Kuzey Yunanistanı oluşturan eski Osmanlı toprakları boyunca hayranlık verici bir yolculuklar dizisine çıkarıyor. Kimi zaman bir seyahatname, kimi zaman da bir zamanların Osmanlı yönetiminin kilit unsurunun tarihçesi olan bu eserde okurlar tahrip edilmiş ve/veya çoktan unutulmuş Osmanlı eserlerinin keşfedilmesine ve günümüze kadar ayakta kalabilenlerin de mevcut durumunun ayrıntılı bir şekilde incelenmesine katılmaya davet ediliyorlar.
Lowry konuyu, bu alanda 20. yüzyılın başlarında çalışmalar yapmış olan ve Anadolu ile Balkanlardaki kutsal pagan mekanlarına ne şekilde Hristiyan bir kimlik verildiğini ve bu mekanların daha sonra Müslüman kutsal mekanlarına dönüştürülmüş olduğunu inceleyen ilk akademisyen olan İngiliz arkeolog F. W. Haslucın ayak izlerini takip ederek ele alıyor. Lowrynin cevabını bulmak üzere yola çıktığı soru ise: Birinci dünya Savaşının sonunda Osmanlı İmparatorluğunun çökmesinin ardından, kuzey Yunanistandaki Müslüman kutsal mekanlarının akıbeti ne oldu?
Lowrynin anlatımı, heyret verici sayıda kutsal Müslüman mekanının, sonrasında nasıl Hristiyan kutsal mekanlarına dönüştürüldüğünün (ya da duruma göre, yeniden dönüştürüldüğünün) izinden gidiyor. Günümüzde her ikisi de Ortodoks Kilisesi olan Yıldırım Bayezidin Dramadaki daha önce hiç ele alınmamış 14. yüzyıl camiinden, Selanikteki Osmanlı 3. Ordu Karargahının camiine kadar Osmanlı mimarisinin önemli eserlerini çok geniş bir yelpazede irdeleyen yazar, sadece camilerin değil, mezarların ve hatta ağaç kültleri ve totem taşlarına kadar çeşitlilik arz eden meselelerin de akıbetini de gün ışığına çıkarıyor.
Heath Lowry bu çalışmasında okuru, günümüzde Kuzey Yunanistanı oluşturan eski Osmanlı toprakları boyunca hayranlık verici bir yolculuklar dizisine çıkarıyor. Kimi zaman bir seyahatname, kimi zaman da bir zamanların Osmanlı yönetiminin kilit unsurunun tarihçesi olan bu eserde okurlar tahrip edilmiş ve/veya çoktan unutulmuş Osmanlı eserlerinin keşfedilmesine ve günümüze kadar ayakta kalabilenlerin de mevcut durumunun ayrıntılı bir şekilde incelenmesine katılmaya davet ediliyorlar.
Lowry konuyu, bu alanda 20. yüzyılın başlarında çalışmalar yapmış olan ve Anadolu ile Balkanlardaki kutsal pagan mekanlarına ne şekilde Hristiyan bir kimlik verildiğini ve bu mekanların daha sonra Müslüman kutsal mekanlarına dönüştürülmüş olduğunu inceleyen ilk akademisyen olan İngiliz arkeolog F. W. Haslucın ayak izlerini takip ederek ele alıyor. Lowrynin cevabını bulmak üzere yola çıktığı soru ise: Birinci dünya Savaşının sonunda Osmanlı İmparatorluğunun çökmesinin ardından, kuzey Yunanistandaki Müslüman kutsal mekanlarının akıbeti ne oldu?
Lowrynin anlatımı, heyret verici sayıda kutsal Müslüman mekanının, sonrasında nasıl Hristiyan kutsal mekanlarına dönüştürüldüğünün (ya da duruma göre, yeniden dönüştürüldüğünün) izinden gidiyor. Günümüzde her ikisi de Ortodoks Kilisesi olan Yıldırım Bayezidin Dramadaki daha önce hiç ele alınmamış 14. yüzyıl camiinden, Selanikteki Osmanlı 3. Ordu Karargahının camiine kadar Osmanlı mimarisinin önemli eserlerini çok geniş bir yelpazede irdeleyen yazar, sadece camile... tümünü göster