Paris üzerine bir Enis Batur kitabıParis, ecekentGenişleyebilir ilk baskıBir şehirle ilişkiye girmek, bir yandan onunla tanışmayı sürdürmektir, diyen ve Avâre ruhun avâre yazısı yolda donanıra varan Enis Batur, yaşamının ikinci kenti Parise ilk kez 1971de gelmiş ve bu zor şehre tutulmuştu. Her satırı Pariste ve Parisle yazılan Paris, ecekent, yıllardır tasarladığı poetika denemesinin zaman geçtikçe geliştirilmesi, fevkalâde geliştirilmesi muhtemel ilk baskısı. Kitabın, şehirlerde kaybolmayı seçenler, sevenler için klâsik kılavuzlarda rastlanmayacak bir şehir portresine, bir başvuru kaynağına dönüşeceğinden şüpheniz olmasın. Enis Baturun bütünüyle öznel, bütünüyle amatör bir objektiften geçtiğini iddia ettiği kadrajlar, anlar, kesitlerin yansıdığı fotoğrafları sayesinde şehrin beklenmedik yüzlerinin Paris-severe görüneceği de kesin. Parisi bir de Enis Batur güzergâhından edinmek lâzım. İçerdiği lirizm ve içbilgisiyle birlikte Paris, ecekent, otuz yılı aşkın süredir Parisle ilgili sayısız metin okuyan, fotoğraf, film gören, ezgiler dinleyen bir yazın adamının elinden çıkma. Paris, Enis Batura pek çok kitap verdi. Şimdi o da kitabını Parise veriyor. TADIMLIKKent ve EfsaneEfsane ve İnsanın Roger Cailloissı Paris Efsanesinin artık öldüğünü söylüyordu. Bana kalırsa da ölüyor, yani büsbütün gerçekleşmiş değil bu, henüz olup bitmiş değil: Büyük efsanelerin cançekiş süreleri uzun, süreçleri çetrefil oluyor; ölmeye başladığını görünce hemen öldüğüne inanmamak gerekir: Cançekişme, can çıkmadıkça, beklenmedik biçimde efsanenin yeniden bir hayatiyet kaynağı bulma, yaratma olasılığını da birlikte düşündürtmeli bireye işte Caillois öldü, Paris efsanesi bütünüyle sönmüş sayılamaz hâlâ.Bu efsanenin doğuşuna ilişkin alışılmadık gerekçeler göstermişti Cail-lois: Fransız Devrimi sonrasından süzdüğü, seçtiği kimi odak noktaları: Kent-ler çekişmesi; restoran ve kahvelerin hızla çoğalmasıyla kent buluşmalarının yoğunluk kazanması; gizli polisin etkinleşmesiyle gizli, gizemli, açıklanamaz ilişkiler ağının güçlenişinin imgelemi yoğurması; okumanın yaygınlaşması, dolayısıyla kitlesel hayal gücünün derişmesi...Parisin yüzü, yüzeyi ile içinin, içyüzünün yarattığı çelişkinin kalın sisi yaratmış efsaneyi böyle düşünüyor Caillois. Yalnızca Parise mi, İstanbula ya da Petersburga, Londraya ya da Romaya da bakıp doğrulanabilir bu yaklaşım. Caillois bu gizeme, onu çözme, efsaneyi çökertme isteğiyle yüksek ölçüde kapılmış olmuyor muydu? Yaşıyor olsaydı karşılaşmak isterdim onunla, bu sorunun etrafında tartışmak isterdim: Paradoksları güçlüyken, onların altında ezilmemenin yolunu bulmuş ender çağdaşlarımızdan biri. Paris efsanesinin yaratılışı hakkında canalıcı görüşler getirdiği tartışılmaz: Kentin yeraltı/yerüstü varlığının yapıldığı gerçek. Pek çok parça düpedüz fakedir, efsaneye kapılanların ezici çoğunluğu bilmez bunu, bilemez, bilmek de istemez: İşte Courbetyi sürgün sefâletine sürükleyen Vendôme dikilitaşı, işte Notre Dameın cephe heykelleri, işte köprülerin bazıları: Asıl toz olmuş, asıl sanılan görkemli bir sanrı programına eklemlenmiş. İstasyonların efsaneye katkısı üzerinde durması Cailloisnın, beni sevindirdi: İki metin arasında bocalarken, masamda. Üç büyük gar: Lyon, Orsay, Montparnasse yaşadıkları dönüşümlerin doğurduğu bürlesk konum içinde birer uydurmaca kalmadı mı onlardan elimize?Neden uzuyor peki, cançekişme süresi? Bir Fransız yazarı, kim unuttum, Parisi sevme gerekçesi olarak en az Fransızla burada karşılaştığı gerçeğini gösteriyordu benzeri bir cümleyi birkaç yıl önce ben de kurduğumu anımsıyorum, günlüğümde. Yabancılar, yeni yabancılar akıtıyor sütü, kanı, özsuyu Parise bugün de. Nedeni çok açık olmasa da.Dostoyevski, treni Parise yaklaşırken, 1862de soruyor kendisine: Ne arıyoruz biz Ruslar, durmadan, burada?. Hırçın bir soru, kemirgen soru, ama onu sormak için bile olsa kendi de Paris yolunda o an. Efsane, asıl açıklamasını hep esirgemiş olabilir.
Paris üzerine bir Enis Batur kitabıParis, ecekentGenişleyebilir ilk baskıBir şehirle ilişkiye girmek, bir yandan onunla tanışmayı sürdürmektir, diyen ve Avâre ruhun avâre yazısı yolda donanıra varan Enis Batur, yaşamının ikinci kenti Parise ilk kez 1971de gelmiş ve bu zor şehre tutulmuştu. Her satırı Pariste ve Parisle yazılan Paris, ecekent, yıllardır tasarladığı poetika denemesinin zaman geçtikçe geliştirilmesi, fevkalâde geliştirilmesi muhtemel ilk baskısı. Kitabın, şehirlerde kaybolmayı seçenler, sevenler için klâsik kılavuzlarda rastlanmayacak bir şehir portresine, bir başvuru kaynağına dönüşeceğinden şüpheniz olmasın. Enis Baturun bütünüyle öznel, bütünüyle amatör bir objektiften geçtiğini iddia ettiği kadrajlar, anlar, kesitlerin yansıdığı fotoğrafları sayesinde şehrin beklenmedik yüzlerinin Paris-severe görüneceği de kesin. Parisi bir de Enis Batur güzergâhından edinmek lâzım. İçerdiği lirizm ve içbilgisiyle birlikte Paris, ecekent, otuz yılı aşkın süredir Parisle ilgili sayısız metin okuyan, fotoğraf, film gören, ezgiler dinleyen bir yazın adamının elinden çıkma. Paris, Enis Batura pek çok kitap verdi. Şimdi o da kitabını Parise veriyor. TADIMLIKKent ve EfsaneEfsane ve İnsanın Roger Cailloissı Paris Efsanesinin artık öldüğünü söylüyordu. Bana kalırsa da ölüyor, yani büsbütün gerçekleşmiş değil bu, henüz olup bitmiş değil: Büyük efsanelerin cançekiş süreleri uzun, süreçleri çetrefil oluyor; ölmeye başladığını görünce hemen öldüğüne inanmamak gerekir: Cançekişme,... tümünü göster