Mutlu bir adam olduğumu söyleyebilirim. Çünkü bugün olduğum yere gelmemde birçoğunuzun bana desteği oldu. Bugün ne başardıysam bunların hepsini futboldan sağladım. İster ilki, isterse binincisi olsun, attığım her golü, kutladığımız her oyunu yoğun bir şekilde hissettim. Mutluyum, çünkü futbol sahalarını, şutları ve hatta hayatımın çoğunu Tostão, Garrincha, Clodoaldo, Pepe, Rivelino, Gilmar, Bellini, Jairzinho, Zagallo gibi oyuncularla paylaştım. Futbolun altın yıllarını yaşadım. Futbolu dünyaya tanıtan, insanları futbola âşık eden, 1958, 62 ve 70 yıllarının Brezilya milli takımında yer aldım. Keyif veren oyun tarzımız sayesinde tüm dünya bu mükemmel sporun tadına vardı. Bu süre zarfında futbol tutkusunu tüm dünyaya yaydık. Bu öyle bir tutku ki, sanki insanın genlerine işliyor, çocuklar kalplerinde futbol sevgisiyle dünyaya gözlerini açıyorlar. Çoraptan yapılma bir topla başlayıp, profesyonel sahalarda ve tarih yapan takımlarda profesyonel olarak futbol oynayan bir çocuk. Dünyayı gördüm. Büyük insanlarla tanıştım. Ama böyle yükseklere çıkacağımı hiç ummazdım. Ulusal takımdan kendi mahalli kulübüm Santosa kadar birlikte oynadığım takım arkadaşlarımın hiçbirini unutmayacağım. Bizim yaşadığımız zaman, saf, masum, hatta kaba saba bir zamandı. Kaba sabayı yalınlık anlamında kullanıyorum, ama tabii bu, teknolojinin hayatımızı işgal etmesinden önceydi. Modern bir şey yoktu. Formalarımız kaba pamuklu kumaştan, şortlarımız kısa, futbol ayakkabılarımız ağırcaydı. O zamanın oyuncularının, baldırı bacağı göstererek oynamaları sanırım şimdi komik gelir. Bugün her şey çok daha kaliteli. Zamanla futbolun kendisi de değişti, kurallarda bir hayli gelişme oldu. Ama kurallar, sahada onları yorumlayan, futbolun bugüne gelmesinde ve seyirci kazanmasında rol oynayan idoller olmadan hiçbir anlam ifade etmezler. Bize göre, Brezilya dünya futbolunda özel bir yere sahip, özel bir marka. Birçok muazzam futbolcusuyla beş kez dünya şampiyonu olan özel bir takım. Öylesine büyük zaferleri dostlarımla, takım arkadaşlarımla beraber yaşayabildiğim için hissettiğim ayrıcalığı bir kez daha ifade etmeliyim. Futbol bir grupla birlikte oynayabileceğiniz özel bir şey. Tek başınıza oynayamazsınızişte bu mutlak uyumda takım arkadaşları arasında var olan bir büyü var. Bir forvet oyuncusuna ulaşan pas, atılan golün kendisi kadar önemlidir. İyi ayarlandığında güzel bir şey ortaya çıkar. Sanki koreografisi iyi yapılmış bir dans gibi. Böyle bir durum gerçekten seyircileri heyecanlandırır, onlar da oyunun tonunu, güzelliğini takdir ederler. Seyircilerin takımın on ikinci oyuncusu gibi olması gerekir. Tüm bu gösterinin çok önemli bir parçasıdır onlar. Seyirciler, taraftarlar kendileri için de kurallar olduğunun ayrımında olmalıdırlar: Kulübe, karşı takıma, sahadaki oyunculara, stadyumdaki kadınlara ve futbolun gelecekte de var olmasını sağlayacak çocuklara saygı duyulması gerektiği unutulmamalıdır. Tabii ki seyirciler de coşma, kendilerini müziğe kaptırma, şarkılar söyleyerek, flamalar sallayarak heyecanlarını dile getirme hakkına sahiptir, ancak kimseyi rahatsız etmemek kaydıyla. Saldırganlık bağışlanamaz bir şeydir. Biz oyuncular, diğer takımların oyuncularıyla arkadaş oluruz. Gerçek arkadaşlar. Çoğunlukla evlere davet edilir ve ailelerle tanışırız. Hep birlikte futbolu ilerletmenin yollarını ararız. İyi bir oyun oynamak için her zaman hırs olmalı. Gerek Brezilyada gerek Brezilya dışında herkese ulaşan örnekler işte bu çekirdekten doğar. Önemli olan da budur. Dünyaya, beş kez şampiyonluk yaşamış bir takımın oyuncuları olmanın ötesinde, her türden sporun ve de hayatın bir numaralı kuralına kaybetmeyi bilmek itaat eden, duyguları olan insanlar olduğumuzu gösterebilmemiz gerekir. Umarım hayatımdan söz ettiğim bu kitap, futbolun benim için ne anlama geldiğini bir parça anlatabilir. Umarım ki başarmak için zorluklarla yüzleşmek gerektiği gerçeğini gösterebilir. Sporda zaferler olduğu gibi mağlubiyetler de vardır, tıpkı hayatta olduğu gibi.
Mutlu bir adam olduğumu söyleyebilirim. Çünkü bugün olduğum yere gelmemde birçoğunuzun bana desteği oldu. Bugün ne başardıysam bunların hepsini futboldan sağladım. İster ilki, isterse binincisi olsun, attığım her golü, kutladığımız her oyunu yoğun bir şekilde hissettim. Mutluyum, çünkü futbol sahalarını, şutları ve hatta hayatımın çoğunu Tostão, Garrincha, Clodoaldo, Pepe, Rivelino, Gilmar, Bellini, Jairzinho, Zagallo gibi oyuncularla paylaştım. Futbolun altın yıllarını yaşadım. Futbolu dünyaya tanıtan, insanları futbola âşık eden, 1958, 62 ve 70 yıllarının Brezilya milli takımında yer aldım. Keyif veren oyun tarzımız sayesinde tüm dünya bu mükemmel sporun tadına vardı. Bu süre zarfında futbol tutkusunu tüm dünyaya yaydık. Bu öyle bir tutku ki, sanki insanın genlerine işliyor, çocuklar kalplerinde futbol sevgisiyle dünyaya gözlerini açıyorlar. Çoraptan yapılma bir topla başlayıp, profesyonel sahalarda ve tarih yapan takımlarda profesyonel olarak futbol oynayan bir çocuk. Dünyayı gördüm. Büyük insanlarla tanıştım. Ama böyle yükseklere çıkacağımı hiç ummazdım. Ulusal takımdan kendi mahalli kulübüm Santosa kadar birlikte oynadığım takım arkadaşlarımın hiçbirini unutmayacağım. Bizim yaşadığımız zaman, saf, masum, hatta kaba saba bir zamandı. Kaba sabayı yalınlık anlamında kullanıyorum, ama tabii bu, teknolojinin hayatımızı işgal etmesinden önceydi. Modern bir şey yoktu. Formalarımız kaba pamuklu kumaştan, şortlarımız kısa, futbol ayakkabılarımız ağırcaydı. O zamanı... tümünü göster