Osmanlı sarayı (Yavuz Sultan Selim zamanı) İran Şahına bir elçi gönderecektir. Yalnız bu elçinin o sarayda hakarete uğrama ve öldürülme tehlikesi olduğundan, çok yiğit, çok cesur bir elçi (adam) aranmaktadır. Sadrazama Muhsin Çelebi adında birini haber verirler. Bu adam hakikaten kimseye minnet etmeyen, yiğit birisidir. Elçi olarak giderken devletten bir kuruş dahi almaz, bütün masrafı kendi serveti ile karşılar. Üzerine de o sırada Üsküdara yeni gelmiş olan Pembe İncili Kaftanı alır. İran Şahı, bu adamı ve üzerindeki değerli kaftanı görünce donar kalır, hiç sesini çıkarmaz. Saraydaki bütün oturma eşyaları kaldırıldığı için Muhsin Çelebi kimseye bir şey sormadan, İran Şahının huzurunda, sırtındaki bu kaftanı çıkarır ve üzerine oturur. Padişaha sert sözler söyler... ...
Osmanlı sarayı (Yavuz Sultan Selim zamanı) İran Şahına bir elçi gönderecektir. Yalnız bu elçinin o sarayda hakarete uğrama ve öldürülme tehlikesi olduğundan, çok yiğit, çok cesur bir elçi (adam) aranmaktadır. Sadrazama Muhsin Çelebi adında birini haber verirler. Bu adam hakikaten kimseye minnet etmeyen, yiğit birisidir. Elçi olarak giderken devletten bir kuruş dahi almaz, bütün masrafı kendi serveti ile karşılar. Üzerine de o sırada Üsküdara yeni gelmiş olan Pembe İncili Kaftanı alır. İran Şahı, bu adamı ve üzerindeki değerli kaftanı görünce donar kalır, hiç sesini çıkarmaz. Saraydaki bütün oturma eşyaları kaldırıldığı için Muhsin Çelebi kimseye bir şey sormadan, İran Şahının huzurunda, sırtındaki bu kaftanı çıkarır ve üzerine oturur. Padişaha sert sözler söyler... ...