Pembe Tuvalet

Başka çaresi kalmadığında, yalnızca kendisi için yazan biriydim, diyor Tolga Gümüşay. Pembe Tuvalet yazarın ikinci kitabı. Edebiyat dünyasının kapılarını henüz aralamış olan Gümüşay ilk yazma denemeleri için şunları söylüyor: Pek çok yazarın aksine kitaplarım yayımlanmadan önce, yazılarımı hiçbir dergiye, gazeteye göndermedim. Sonra dört yıl önce başladığım bir yazı kaçınılmaz bir biçimde romana dönüşürken, yazmanın hayatımın vazgeçilmezlerinden olduğunu fark ettim. O günden bu yana samimiyetle –reklamcılıktan öğrendiğim- iletişim doğrularını bir potada eriterek sahici ve sürükleyici şeyler yazmaya çalışıyorum ve yalnızca yazarak yaşayabileceğim günleri hayal ediyorum.Tolga Gümüşayın ilk kitabı bir gençlik romanıdır ve doğal olarak kahramanı da on yedi yaşında bir gençtir. Altı Yıl Tam Pansiyon adını taşıyan roman, altı koca senenin ardından, yatılı olarak geçen son bir haftayı kurgular. On yedi yaşındaki bir gencin sözcüklerine, gözlemlerine ve duygularına sadık kalan yazar, akvaryumlardan denize dökülmek üzere olan ürkek balıkların telaşlı çırpınışlarını, birbirlerine sarılışlarını anlatır; geçiş, terk ediş, veda, alışma dönemleri insan yaşamının sancılı ve sorgulamalı zamanlarıdır ve roman için de oldukça kullanılmışlardır. Altı Yıl Tam Pansiyon da dostlara ve bir devre veda temasını taşıyordu, diyor Gümüşay. Pembe Tuvalet ise yeni yaşama merhaba: Birinci romandan sonraki ilk sapaktan giriverdim yani. İstanbulda bir rüyanın peşindePembe Tuvaletin genç kahramanı üniversiteyi kazanıp İstanbula gelmiştir. Ailesinden ilk kez ayrılmıştır. Başarılı bir öğrencilik geçmişi ve hayalleri vardır. Oysa İstanbul düşündüğü gibi çıkmaz: Kendi bildiğini okur; ancak dilini öğrenirseniz konuşur sizinle... Lisanınızı anlamaya uğraşmaz. Genç kahramanımız ise parlak geçmişine güvenip, İstanbula diş geçirebileceğini düşünür ve çok geçmeden de bozguna uğrar. Fakat romanın başlangıç noktası bu değildir. Pembe Tuvalet bir rüya ile başlar. Rüyalar üzerine oturan kurgu bir süre sonra fantastik bir boyut kazanır. Tıpkı rüyalarımız gibi... Tolga Gümüşay bu durumu şöyle açıklıyor: Pembe tuvaletli rüya, ruhun bir başkaldırısı aslında. Genç kahramanın sürdürmekte olduğu gri yaşama bir isyan, mutluluk vaadeden renkli hayata bir çağrı. Genç, rüyadan bu umudu alıyor almasına da, o renkli hayatın anahtarını bulamıyor bir türlü. Pembe tuvaletin ne anlama geldiğini çözebilse kilit de açılıverecek kendiliğinden. En azından kendisi inanıyor buna. Pembe tuvaleti anlayabilmek için önce rüyaları daha iyi tanıması gerektiğini tespit ediyor ve kendisini arka sokaklara sürükleyecek bir serüvene dalıyor rüyaların peşinden. Fantastik izlenimi veren ama sonunda her şeyin yerli yerine oturduğu ‘gerçekçi bir roman bu. Yazmak, yazıyor olmak da başlı başına ‘fantastik bir eylem... Tolga Gümüşay yazı yolculuğuna devam ediyor: Üzerinde çalıştığım projeler var elbette. Ama hangisinin peşine takılıp gideceğimi ben de kestiremiyorum şu an. Yazmanın en keyifli yanlarından biri de bu bence. Bazen bir sonraki sayfada neler olacağını merak eden, yalnızca okur olmuyor.Balkonlar... Binaları birbirine bağlayan ipler... Gökyüzü çamaşır dolu. Kazaklar, formalar, çarşaflar, çoraplar hızla geçiyor gözümün önünden. Hepsi gri tonlarda.Birden onu görüyorum yukarıda. Renkli. Bir tek o renkli: Pembe Tuvalet. Gökyüzü görkemli bir balo salonu, o ise şölenin kraliçesi sanki. Rüzgâr pembe eteklerini coşkuyla dolduruyor, ipek kumaşı ritmik devinimlerle salınıyor, içindeki görünmez peri omuzlarını hoyratça oynatıyor.Hayranlıkla izliyorum... Aradığım oymuş meğer. Güzel ve özgür. Sıcak ve ulaşılmaz. Dingin ve kışkırtıcı. Herkesi peşinden sürükleyebilecek kadar çekici, hiç kimseye gereksinim duymayacak kadar güçlü. Bir çamaşır ipinde dünyaya meydan okuyor, her hareketinde evrenin bir başka sırrını açığa vuruyor. İlahi dansına beni de davet ediyor.

Başka çaresi kalmadığında, yalnızca kendisi için yazan biriydim, diyor Tolga Gümüşay. Pembe Tuvalet yazarın ikinci kitabı. Edebiyat dünyasının kapılarını henüz aralamış olan Gümüşay ilk yazma denemeleri için şunları söylüyor: Pek çok yazarın aksine kitaplarım yayımlanmadan önce, yazılarımı hiçbir dergiye, gazeteye göndermedim. Sonra dört yıl önce başladığım bir yazı kaçınılmaz bir biçimde romana dönüşürken, yazmanın hayatımın vazgeçilmezlerinden olduğunu fark ettim. O günden bu yana samimiyetle –reklamcılıktan öğrendiğim- iletişim doğrularını bir potada eriterek sahici ve sürükleyici şeyler yazmaya çalışıyorum ve yalnızca yazarak yaşayabileceğim günleri hayal ediyorum.Tolga Gümüşayın ilk kitabı bir gençlik romanıdır ve doğal olarak kahramanı da on yedi yaşında bir gençtir. Altı Yıl Tam Pansiyon adını taşıyan roman, altı koca senenin ardından, yatılı olarak geçen son bir haftayı kurgular. On yedi yaşındaki bir gencin sözcüklerine, gözlemlerine ve duygularına sadık kalan yazar, akvaryumlardan denize dökülmek üzere olan ürkek balıkların telaşlı çırpınışlarını, birbirlerine sarılışlarını anlatır; geçiş, terk ediş, veda, alışma dönemleri insan yaşamının sancılı ve sorgulamalı zamanlarıdır ve roman için de oldukça kullanılmışlardır. Altı Yıl Tam Pansiyon da dostlara ve bir devre veda temasını taşıyordu, diyor Gümüşay. Pembe Tuvalet ise yeni yaşama merhaba: Birinci romandan sonraki ilk sapaktan giriverdim yani. İstanbulda bir rüyanın peşindePembe Tuvaletin genç kahramanı üniversitey... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9789752104402

Etiketler: çağdaş roman

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

soztekin
1 kişi

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski