Peri Masallari, Kendini, öbürünü, yasami ve ölümü, düskün perilerin anlatacagi gibi anlatan bir masallar. Peri Masallari, sehre genç bir yazin ustasinin geldiginin habercisi. TADIMLIKSelülitHer kadini çiplak hayal edebiliyorum. O yüzden midem bulaniyor. Bu yetenegimi ilk olarak, kalabalik bir lokantada, sari saçli, pek ince, bebekyüzlü bir kadini süzerken farkettim. Kaldi ki ben lokantalardan hiç hoslanmam, toplum içinde yemek yenilmesinden igrenirim. Ancak kimi zaman, o kez oldugu gibi, bu tiksintimi sorgular, zaafimi bilenlerin ileride beni herhangi bir konuda bununla tehdit edebileceklerinden korkarim; tavrimi bir utangaçlikla, çekingenlikle esdeger biçimde asilmasi gereken bir durum olarak görürüm. Sözün gelisi, Hitchcocka inanip yükseklik korkusu olan bir kisinin eger korkusu bakir kalir ve güçlenirse yüksekten düsüp ölecegine iliskin yari-dinsel bir öngörü besledigim gibi, zamani geldiginde sirf bu korkum yüzünden topluma açik, yemekli bir yerde can vermekten endiselenirim. Üstüne gitmeli, derim yüreklice. Hatta bazen bundan kurtulma konusunda asiriya kaçip, duvarlari boydan boya aynalarla kapli büfelerde birseyler atistirmaya zorlarim kendimi, aynadaki görüntüme bile hosgörüyle bakmayi ögrenebilmek için. Ancak bu yönde gösterdigim her atilimin sonucunda, beni en azindan bir yilligina lokantalardan ve büfelerden uzak tutacak muhtesem gösterilerle karsilasirim. Aynada kendi yüzümün ya da karsimda baskalarininkinin aldigi o sevimsiz haller, gevis getirmeler, disin arasina giren bir parçayi dille çikarmaya çalisirken iyiden iyiye çirkinlesmeler; benim her zamanki tedirgin varligimin siska bileklerimden dirseklerime kadar sinirlerden hiç bosalmayan yaylar germesi ve uçlarindaki çelimsiz, ürkek oklara benzer zangir zangir titreyen ellerle agzimi tutturmaya çalismam (elbette ben etrafi sinsi gözlerle kolaçan ederken oluyor bu); karsilik olarak digerlerinin basta bu igrençlige damaklarinda dillerini ve pismis etlerini saklatarak ritim tutmalari, ardindan sazi, asil sazi, o elektro-sazi ellerine almalari ve... Anlatamayacagim. Bir kisinin kapali bir mekânda duvarlari aynalarla süslenmis olmasa da yemek yiyisi, nasil olur da çevresindekileri rahatsiz etmez, bunu kafam basmiyor iste isterse o kisi masa terbiyesi almis bir kibarcik olsun. Patinaj yapmaya bayilan çatali ve biçagi tutan elin bir boslugunu firsat bilip porselen tabak üstünde öten Cebrail borusu, dünyanin en boyun egdirici sesi gicirti, hadi onu geçtim, ritüelin kaçinilmaz seslerine, sapirtilara ve yutkunmalara ne demeli? Dayanilacak sey mi bu? Topluma açik yerlerde yemek yemek yasaklanmali. Çünkü örnegin ben, her ne kadar insanlari izlemek zorunda olmasam da, o biraz önce sözünü ettigim hep bir agizdan ama düzensiz biçimde çikarilan tehditkar seslerden inanilmaz derecede etkileniyorum, kulaklarim çinliyor, ugultular olusuyor ve bu da kisa bir süreden sonra gözümde her türlü görüntüyü degistiriyor. En sik lokanta bile bir batakhane, bir araba tamirhanesi, bir çöplük biçimine bürünüyor. Ortada yalnizca pislige ve yaga bulanmis lesçilerin dolandigi bir ögütme fabrikasi. Yagdan nefret ederim. Lokantalarda kendimi, aynasiz görmesem bile, baskalarinin yerine koyuyor ve yemegimi yarida birakip aç kaliyorum. Yemek kendisine bir gereksinim olarak bakildiginda tuvalette yenmeli belki de. Ya da ne bileyim, onun gibi kapali, utanilacak, ama daha temiz bir yerde. Böylece sofra kurma derdi, eve sinen ve uzunca bir süre duvarlari terketmeyen yemek kokulari, yemek sonrasi rehavetinde manzarayi bulandiran ve onca tembellik yapma istegine karsi toplanmasi gereken yemek artiklari, bulasiklar, televizyonda yemek tarifi veren korkunç kadinlar, bitmek bilmeyen is yemekleri (yemek pek masum göründügünden yalanin, aldatmacanin, hatta kendini kandirmanin, sikintiyi oyaladigini sanmanin gözde usagi olmustur her zaman), gelmeyeni bekleyen esasli kurulmus masalar, bunlarin hepsi büyük ölçüde ortadan kalkar, özel bir tür sifonla her sey hallolur. Ayrica kilo sorununa da essiz bir darbe vurulmus olur, çünkü içine ayna yerlestirilmezse, insan gereksinimi disinda bir tuvalete gitmez agzi yüzü kontrol etmek için kapiya bir tane ayna asilabilir, o da üstüne siskoluga iliskin özlü bir hakaret yazilmis sade bir levhayla süslenir. Bir de yeri gelmisken sunu belirteyim: Buna benzer düsüncelerden payini almamis bir kisi, ya zaten sismandir, ya da sismanlayacaktir.
Peri Masallari, Kendini, öbürünü, yasami ve ölümü, düskün perilerin anlatacagi gibi anlatan bir masallar. Peri Masallari, sehre genç bir yazin ustasinin geldiginin habercisi. TADIMLIKSelülitHer kadini çiplak hayal edebiliyorum. O yüzden midem bulaniyor. Bu yetenegimi ilk olarak, kalabalik bir lokantada, sari saçli, pek ince, bebekyüzlü bir kadini süzerken farkettim. Kaldi ki ben lokantalardan hiç hoslanmam, toplum içinde yemek yenilmesinden igrenirim. Ancak kimi zaman, o kez oldugu gibi, bu tiksintimi sorgular, zaafimi bilenlerin ileride beni herhangi bir konuda bununla tehdit edebileceklerinden korkarim; tavrimi bir utangaçlikla, çekingenlikle esdeger biçimde asilmasi gereken bir durum olarak görürüm. Sözün gelisi, Hitchcocka inanip yükseklik korkusu olan bir kisinin eger korkusu bakir kalir ve güçlenirse yüksekten düsüp ölecegine iliskin yari-dinsel bir öngörü besledigim gibi, zamani geldiginde sirf bu korkum yüzünden topluma açik, yemekli bir yerde can vermekten endiselenirim. Üstüne gitmeli, derim yüreklice. Hatta bazen bundan kurtulma konusunda asiriya kaçip, duvarlari boydan boya aynalarla kapli büfelerde birseyler atistirmaya zorlarim kendimi, aynadaki görüntüme bile hosgörüyle bakmayi ögrenebilmek için. Ancak bu yönde gösterdigim her atilimin sonucunda, beni en azindan bir yilligina lokantalardan ve büfelerden uzak tutacak muhtesem gösterilerle karsilasirim. Aynada kendi yüzümün ya da karsimda baskalarininkinin aldigi o sevimsiz haller, gevis getirmeler, disin a... tümünü göster