Kültür araştırmaları, günlük hayatı ve popüler kültürü kültürel alanın merkezine oturtmaya çalışan radikal bir politik proje olarak ortaya çıktı. Eski gerçeklerin altlarının oyulduğu ve kimliklerin parçalandığı postmodern dünyada, popüler kültür üzerine çalışanların önlerindeki yol, bugün eskisine oranla daha puslu. McRobbie postmodernitenin olanaklarını daha karamsar değerlendiren yorumculardan farklı olarak, postmoderniteyi bir sosyal değişim ve politik dönüşüm uzamı olarak ele alıyor.
Stuart Hall farklı bir ihtimaller grubunu inceler. O, yeni dünyanın çok farklı bir dünya olduğu savındadır. Sınırlar değişmektedir; yeni haritalar, yeni milliyetçilikler ve uluslaraşırılıklar [transnationalism] vardır artık. Stuart Hall, sosyologlar olarak bizim üstümüze düşenin bu değişimleri açıklamak olduğunu söylemektedir sanki. Hall bize, moderniteyi savunmak yerine, modernitenin 'öbür yüzü'nü gösterir. Bazılarının düzen, mantık, başarı, insanlık ve vizyon gördüğü yerde Hall barbarlık ve kargaşa görür. Onun sesi, post-kolonyalist bir sestir. Ses feministlerin, bizim de modernitenin öbür yüzünü araştırmamız gerekiyor mu sorusunu sormalarına yol açar. Bu soruyu bir tarafa bırakıp, postmodern perspektiften bakınca feminist politikaların nasıl göründükleri ve böyle bir konumdan nasıl bir sosyolojik uygulama çıkabileceği üzerine tüm çabamızla kafa yorma lüksüne sahip miyiz acaba?
Kültürel kuramı ve popüler kültürü geniş bir yelpaze içinde ele alan Angela McRobbie günlük hayatı, farklı kültür ve kimliklerin eklektik karşılıklı etkileşimi olarak kavrıyor. Kültürel kuramın ünlü isimleri olan Susan Sontag, Walter Benjamin ve Gayatri Chakravorty Spivak'ın katkılarını da değerlendiriyor McRobbie ve ikinci el modasından 'rave' sahnesine, ahlâk paniklerinden gençlik dergilerine kadar uzanan günümüz gençliğinin panoramasını araştırıyor.
Kültür araştırmaları, günlük hayatı ve popüler kültürü kültürel alanın merkezine oturtmaya çalışan radikal bir politik proje olarak ortaya çıktı. Eski gerçeklerin altlarının oyulduğu ve kimliklerin parçalandığı postmodern dünyada, popüler kültür üzerine çalışanların önlerindeki yol, bugün eskisine oranla daha puslu. McRobbie postmodernitenin olanaklarını daha karamsar değerlendiren yorumculardan farklı olarak, postmoderniteyi bir sosyal değişim ve politik dönüşüm uzamı olarak ele alıyor.
Stuart Hall farklı bir ihtimaller grubunu inceler. O, yeni dünyanın çok farklı bir dünya olduğu savındadır. Sınırlar değişmektedir; yeni haritalar, yeni milliyetçilikler ve uluslaraşırılıklar [transnationalism] vardır artık. Stuart Hall, sosyologlar olarak bizim üstümüze düşenin bu değişimleri açıklamak olduğunu söylemektedir sanki. Hall bize, moderniteyi savunmak yerine, modernitenin 'öbür yüzü'nü gösterir. Bazılarının düzen, mantık, başarı, insanlık ve vizyon gördüğü yerde Hall barbarlık ve kargaşa görür. Onun sesi, post-kolonyalist bir sestir. Ses feministlerin, bizim de modernitenin öbür yüzünü araştırmamız gerekiyor mu sorusunu sormalarına yol açar. Bu soruyu bir tarafa bırakıp, postmodern perspektiften bakınca feminist politikaların nasıl göründükleri ve böyle bir konumdan nasıl bir sosyolojik uygulama çıkabileceği üzerine tüm çabamızla kafa yorma lüksüne sahip miyiz acaba?
Kültürel kuramı ve popüler kültürü geniş bir yelpaze içinde ele alan Angela McRobbie günlük hayatı... tümünü göster
Karton Cilt, 348 sayfa
2013 tarihinde, Parşömen tarafından yayınlandı