Reginald H. Barrowın Romalıları, bir şehir-devletinden imparatorluğa giden süreçte bu uygarlığı kuran başarılı gayretin iç dinamiklerini ortaya koymaktadır. Bunun için yazar Romalıların yapıp ettiklerinden kalkarak onların karakterini ortaya koymak istemiştir. Bu karakteristik özellikler içinde en çok öne çıkanı kendini bir amaca, hatta tanrısal denilebilecek bir amaca adama duygusudur. Yazara göre imparatorluk döneminde zirvesine çıkan bu görev duygusu, temeli Roma dinine dayanan çeşitli düşünce kategorileri ve ifade biçimlerinde kendini açığa vurmaktadır. Roma karakterinin ve tarihinin anahtarı, yazarın düşüncesine göre, burada aranmalıdır. Dolayısıyla bu kitap bir Roma tarihi değil, Roma tarihi üzerinde ileri incelemeler yapmaya değer mi, değmez mi, bunu düşünmeye bir çağrıdır; bu çağrı da, Romanın eserinin türlü yönlerinin temel çizgileriyle belirtilmesini gerektirmektedir. Bu açıdan bakıldığında Roma tarihini incelemek demek, yedi tepe üstüne kurulan şehir-devleti zamanından, dünyanın hâkimi durumuna gelinceye dek, görevini bir an için olsun gözden kaçırmayan Romanın gelişmesini incelemek demektir; sonra da üstünlüğe sahip olmasına ve bu üstünlüğü koruyabilmesine sebep olan şeyleri görmektir. Barrowun kitabını kaleme alırken başvurduğu uygarlık perspektifi Romanitas teriminde billurlaşmaktadır. Bu terim Barrowun ifadesiyle Tertullianusun Romalı zihniyetini, Romalı görüşünü ve Romalı düşünüşünü ifade etmek için kullandığı uygun bir kelimedir. Bu kelime, sınırlı ve dar anlamında Roma uygarlığı terimine yaklaşır. Bu uygarlık terimi, insanların düşündüklerini, duyduklarını ve başardıklarını içine aldığı gibi, düşündüklerine, duyduklarına ve başardıklarına verdikleri değerleri de ifade eder. Yaratıcı düşünceleri ve bu düşüncelere verdikleri değerler, maddî nesneleri kullanışlarını derinden değiştirecek olan birtakım eylemlerle belirebilir, ama işin maddî tarafı bir uygarlığın en az önemli yanıdır, çünkü uygarlık, aslında insanların kafasında ve ruhundadır.
Reginald H. Barrowın Romalıları, bir şehir-devletinden imparatorluğa giden süreçte bu uygarlığı kuran başarılı gayretin iç dinamiklerini ortaya koymaktadır. Bunun için yazar Romalıların yapıp ettiklerinden kalkarak onların karakterini ortaya koymak istemiştir. Bu karakteristik özellikler içinde en çok öne çıkanı kendini bir amaca, hatta tanrısal denilebilecek bir amaca adama duygusudur. Yazara göre imparatorluk döneminde zirvesine çıkan bu görev duygusu, temeli Roma dinine dayanan çeşitli düşünce kategorileri ve ifade biçimlerinde kendini açığa vurmaktadır. Roma karakterinin ve tarihinin anahtarı, yazarın düşüncesine göre, burada aranmalıdır. Dolayısıyla bu kitap bir Roma tarihi değil, Roma tarihi üzerinde ileri incelemeler yapmaya değer mi, değmez mi, bunu düşünmeye bir çağrıdır; bu çağrı da, Romanın eserinin türlü yönlerinin temel çizgileriyle belirtilmesini gerektirmektedir. Bu açıdan bakıldığında Roma tarihini incelemek demek, yedi tepe üstüne kurulan şehir-devleti zamanından, dünyanın hâkimi durumuna gelinceye dek, görevini bir an için olsun gözden kaçırmayan Romanın gelişmesini incelemek demektir; sonra da üstünlüğe sahip olmasına ve bu üstünlüğü koruyabilmesine sebep olan şeyleri görmektir. Barrowun kitabını kaleme alırken başvurduğu uygarlık perspektifi Romanitas teriminde billurlaşmaktadır. Bu terim Barrowun ifadesiyle Tertullianusun Romalı zihniyetini, Romalı görüşünü ve Romalı düşünüşünü ifade etmek için kullandığı uygun bir kelimedir. Bu kelime, sınırlı ve dar a... tümünü göster