Her roman, farklı gözlerle görülen hayatın, farklı kalemlerden yeniden yorumlanışı demektir. Her romancı, kaçınılmaz olarak, kendi idrâk edebildiği ve kuşatabildiği hayatı eserine taşır. Hayatın bu şekilde romancının kaleminde yeni yeni hayatlara dönüşmesi, okuyucunun hayatında da okunarak edinilen hayatların zenginliğinin, birikiminin ve deneyimlerinin mevcut hâle gelmesi anlamını taşır. Bu değişmedir, başkalaşmadır. Bizim edebiyatımızın ancak XIX. yüzyılın son çeyreği içinde tanıyabildiği roman türü, Türk toplumu için de böyle bir değişimin ve başkalardan haberdar oluşun, başka hayatların farkına varışın ve bu farkına varışla birlikte başka düşüncelere, başka duygulara ve heyecanlara açılışın anahtarı olmuştur.
Her roman, farklı gözlerle görülen hayatın, farklı kalemlerden yeniden yorumlanışı demektir. Her romancı, kaçınılmaz olarak, kendi idrâk edebildiği ve kuşatabildiği hayatı eserine taşır. Hayatın bu şekilde romancının kaleminde yeni yeni hayatlara dönüşmesi, okuyucunun hayatında da okunarak edinilen hayatların zenginliğinin, birikiminin ve deneyimlerinin mevcut hâle gelmesi anlamını taşır. Bu değişmedir, başkalaşmadır. Bizim edebiyatımızın ancak XIX. yüzyılın son çeyreği içinde tanıyabildiği roman türü, Türk toplumu için de böyle bir değişimin ve başkalardan haberdar oluşun, başka hayatların farkına varışın ve bu farkına varışla birlikte başka düşüncelere, başka duygulara ve heyecanlara açılışın anahtarı olmuştur.