Polonya ve Alman Sosyal-Demokrasisinin yıldızı olan Rosa Luxemburg, örgütlenmeye olan inancı, mücadelenin başlıca vasıtası olarak kitle grevini görmesi ve parti yönetimlerinin dar kadrolarından ziyade eylem içindeki kitlelerin kendi deneyimlerinden ders çıkarmalarını her zaman öne çıkaran yaklaşımıyla hâlâ önemini koruyan bir devrimcidir. Ayrıca, yine hareketin liderlerinden Leo Jogichesle aşkında sergilediği gibi, kadınlığını taviz vermeden yaşamasıyla günümüzün bağımsız devrimci kadın figürünün öncülerindendir.Döneminin Lenine kafa tutan tek ismi olan ve anti-milliyetçiliği bir eksiklik değil, gurur kaynağı sayan Rosa Luxemburgun günümüzle ilintisini de, küreselleşme denilen bu yeni-emperyal çağda savaş arzularının belkemiğini oluşturan milliyetçilik belasına karşı kararlı tutumuna işaret ederek açıklayabiliriz.Başlangıçta eylem vardı! ABD İmparatorluğunun başını çektiği yeni çılgınlıkların eşiğinde, bir de sosyalistlerin üzerine serili ölü toprağını düşündüğümüzde, umutla sarılınacak bir yol olarak bundan daha güzel bir işaret fişeği olabilir mi?Paramiliter gruplarca, Alman Reichtagında savaşa karşı çıkan tek sosyal-demokrat olan Karl Liebknechtle birlikte öldürülen ve kanala atılan cesedi üç ay sonra bulunan Rosa, ölümünden önceki son yazısında şöyle haykırıyordu:Berlinde düzen hüküm sürüyor. Sizi budala çakallar! Sizin düzeniniz kumdan inşa edilmiştir. Yarın devrim bir kere daha ayağa kalkacak ve trompet sesleriyle haykıracaktır: Buradaydım, buradayım, hep burada olacağım!
Polonya ve Alman Sosyal-Demokrasisinin yıldızı olan Rosa Luxemburg, örgütlenmeye olan inancı, mücadelenin başlıca vasıtası olarak kitle grevini görmesi ve parti yönetimlerinin dar kadrolarından ziyade eylem içindeki kitlelerin kendi deneyimlerinden ders çıkarmalarını her zaman öne çıkaran yaklaşımıyla hâlâ önemini koruyan bir devrimcidir. Ayrıca, yine hareketin liderlerinden Leo Jogichesle aşkında sergilediği gibi, kadınlığını taviz vermeden yaşamasıyla günümüzün bağımsız devrimci kadın figürünün öncülerindendir.Döneminin Lenine kafa tutan tek ismi olan ve anti-milliyetçiliği bir eksiklik değil, gurur kaynağı sayan Rosa Luxemburgun günümüzle ilintisini de, küreselleşme denilen bu yeni-emperyal çağda savaş arzularının belkemiğini oluşturan milliyetçilik belasına karşı kararlı tutumuna işaret ederek açıklayabiliriz.Başlangıçta eylem vardı! ABD İmparatorluğunun başını çektiği yeni çılgınlıkların eşiğinde, bir de sosyalistlerin üzerine serili ölü toprağını düşündüğümüzde, umutla sarılınacak bir yol olarak bundan daha güzel bir işaret fişeği olabilir mi?Paramiliter gruplarca, Alman Reichtagında savaşa karşı çıkan tek sosyal-demokrat olan Karl Liebknechtle birlikte öldürülen ve kanala atılan cesedi üç ay sonra bulunan Rosa, ölümünden önceki son yazısında şöyle haykırıyordu:Berlinde düzen hüküm sürüyor. Sizi budala çakallar! Sizin düzeniniz kumdan inşa edilmiştir. Yarın devrim bir kere daha ayağa kalkacak ve trompet sesleriyle haykıracaktır: Buradaydım, buradayım, hep burada olacağı... tümünü göster