Bu Cehennem ülkesinde Tanrı/Şeytan herkesin gözünü korkutmuş; parlak zırhına bakıp Onu bir varlık sanıyorlar. Oysa zırhın altında yatan yalnızca kötü bir dil alışkanlığı... Değil sözcüğünü dilimizden atabilirsek, Tanrının imparatorluğu sona ermiş demektir.Eğer din, insanın erdeme ulaşabilmesi için Tanrıya benzemeyi veya Tanrıyla birleşmeyi ileri sürüyorsa; din insanın diğer insanlarla olan bağını önem-semiyor demektir. Burada insan Tanrıya bağlanarak önemsenmiş gibi gözük-mesine rağmen, gerçekte benliği dışlanarak değersiz hale getirilmektedir.Eğer cüzler/insan değersizse, Kül/Tanrı (de) değerli olamaz. Teoride dinler Tanrıya hizmeti amaçlamalarına rağmen, insanlık tarihi pratiğinde Tanrının şanına hizmetten çok krala ve kuruma hizmeti ön planda tutmuşlardır.Edindiğim tecrübeler ve gözlemlerim sonucunda inananların, inanmayanlara nazaran genellikle daha mutlu veya daha mutsuz olduğunu görmedim. Yani inanmak insanları daha mutlu kılmıyor. Aynı şekilde inanmamakta insanları mutsuz kılmıyor.
Bu Cehennem ülkesinde Tanrı/Şeytan herkesin gözünü korkutmuş; parlak zırhına bakıp Onu bir varlık sanıyorlar. Oysa zırhın altında yatan yalnızca kötü bir dil alışkanlığı... Değil sözcüğünü dilimizden atabilirsek, Tanrının imparatorluğu sona ermiş demektir.Eğer din, insanın erdeme ulaşabilmesi için Tanrıya benzemeyi veya Tanrıyla birleşmeyi ileri sürüyorsa; din insanın diğer insanlarla olan bağını önem-semiyor demektir. Burada insan Tanrıya bağlanarak önemsenmiş gibi gözük-mesine rağmen, gerçekte benliği dışlanarak değersiz hale getirilmektedir.Eğer cüzler/insan değersizse, Kül/Tanrı (de) değerli olamaz. Teoride dinler Tanrıya hizmeti amaçlamalarına rağmen, insanlık tarihi pratiğinde Tanrının şanına hizmetten çok krala ve kuruma hizmeti ön planda tutmuşlardır.Edindiğim tecrübeler ve gözlemlerim sonucunda inananların, inanmayanlara nazaran genellikle daha mutlu veya daha mutsuz olduğunu görmedim. Yani inanmak insanları daha mutlu kılmıyor. Aynı şekilde inanmamakta insanları mutsuz kılmıyor.