Hace Bahaeddin Nakşibend'in müridlerinden Mevlana Seyfüddin diye biri vardı. Bazı münasebetsizlikleri yüzünden Hace hazretleri ondan teveccüh nazarlarını çevirmişlerdi. Seyfüddin de O'ndan alakayı kesmiş, işi dünya menfaat ve hırsına döküp Şeyh'in sohbetinden uzaklaşmıştı. Zaten ticaretle uğraşıyordu.
Haliyle tarikatla olan bağınıda koparmış ve keyfinde yaşamaya başlamıştı.
Birgün, işte o Seyfeddin'i bir kervanla giderken, kondukları çimenlik alanda yatıp yuvarlanırken görmüşler... Hem yuvarlanıyor hemde şöyle diyormuş oh şeyhsizlik ne tatlı..!
Fazla söze ne hacet belki dini kayıtlarda azade ibadetsiz sorumsuz sereserpe yaşamak da nefis açısından o kadar tatlıdır!
Hace Bahaeddin Nakşibend'in müridlerinden Mevlana Seyfüddin diye biri vardı. Bazı münasebetsizlikleri yüzünden Hace hazretleri ondan teveccüh nazarlarını çevirmişlerdi. Seyfüddin de O'ndan alakayı kesmiş, işi dünya menfaat ve hırsına döküp Şeyh'in sohbetinden uzaklaşmıştı. Zaten ticaretle uğraşıyordu.
Haliyle tarikatla olan bağınıda koparmış ve keyfinde yaşamaya başlamıştı.
Birgün, işte o Seyfeddin'i bir kervanla giderken, kondukları çimenlik alanda yatıp yuvarlanırken görmüşler... Hem yuvarlanıyor hemde şöyle diyormuş oh şeyhsizlik ne tatlı..!
Fazla söze ne hacet belki dini kayıtlarda azade ibadetsiz sorumsuz sereserpe yaşamak da nefis açısından o kadar tatlıdır!
450 sayfa
yasin tarafından yayınlandı