Bugün bir peygamber ortaya çıkacak olsa, kitlelere ulaşmak ve yolunu öğretmek için kullanacağı ilk araç, televizyon olurdu kuşkusuz. Ama safdil bir peygamber değilse, televizyonun da onu kullanmak isteyeceğini bilirdi. Yalnızca televizyon mu? Elbette hayır; çağdaş toplumun çok sayıdaki iktidar odağı, kitlelerin merakını uyandırmış, desteğini almış birini, peygamber olsun olmasın, kendi gündemleri doğrultusunda kullanmak için önceki çağlarda benzeri görülemeyecek bir yarışa girerdi herhalde.Sahtekâr Havari, böyle bir dünyada Havari Yuhannanın sözleriyle konuşarak ekrana çıkan, ortaya çıktığı gibi de kaybolan bir peygamberin hikayesini anlatıyor. Fransada ilk görünüşünün ardından hem kilise, hem de derin devlet Bin Yusufun peşine düşüyor; onu bulabilmek için görünürdeki en büyük umutlarıysa, insanların gözlerinin içine bakıp ruhlarının derinliklerini okuyabilen Augustin.Augustin başarısızlığı kabullenmek üzereyken Bin Yusuf ikinci kez okurun karşısına çıkıyor: bu kez New Yorkta ve kabul edilmiş bir peygamber olarak. Dünyaya gerçek barışı getirmeye çalıştığı söyleniyor Bin Yusufun; öl dediğinde ölecek bir grup havarisi de var üstelik. Augustin, tüm uyarılara karşın bu havarilerden biri oluyor, ama Bin Yusufun gözlerine baktığında hiçbir şey göremediği gibi, havariler de birbiri ardına ölüyor ve işler içinden çıkılmaz bir hal almaya başlıyor.Sahtekar Havari, günümüz dünyasında da mucizelerin, ancak inananlar varsa gerçekleşebileceğini gösteren, ibret verici bir mesel.
Bugün bir peygamber ortaya çıkacak olsa, kitlelere ulaşmak ve yolunu öğretmek için kullanacağı ilk araç, televizyon olurdu kuşkusuz. Ama safdil bir peygamber değilse, televizyonun da onu kullanmak isteyeceğini bilirdi. Yalnızca televizyon mu? Elbette hayır; çağdaş toplumun çok sayıdaki iktidar odağı, kitlelerin merakını uyandırmış, desteğini almış birini, peygamber olsun olmasın, kendi gündemleri doğrultusunda kullanmak için önceki çağlarda benzeri görülemeyecek bir yarışa girerdi herhalde.Sahtekâr Havari, böyle bir dünyada Havari Yuhannanın sözleriyle konuşarak ekrana çıkan, ortaya çıktığı gibi de kaybolan bir peygamberin hikayesini anlatıyor. Fransada ilk görünüşünün ardından hem kilise, hem de derin devlet Bin Yusufun peşine düşüyor; onu bulabilmek için görünürdeki en büyük umutlarıysa, insanların gözlerinin içine bakıp ruhlarının derinliklerini okuyabilen Augustin.Augustin başarısızlığı kabullenmek üzereyken Bin Yusuf ikinci kez okurun karşısına çıkıyor: bu kez New Yorkta ve kabul edilmiş bir peygamber olarak. Dünyaya gerçek barışı getirmeye çalıştığı söyleniyor Bin Yusufun; öl dediğinde ölecek bir grup havarisi de var üstelik. Augustin, tüm uyarılara karşın bu havarilerden biri oluyor, ama Bin Yusufun gözlerine baktığında hiçbir şey göremediği gibi, havariler de birbiri ardına ölüyor ve işler içinden çıkılmaz bir hal almaya başlıyor.Sahtekar Havari, günümüz dünyasında da mucizelerin, ancak inananlar varsa gerçekleşebileceğini gösteren, ibret verici bir mesel.