Doğan Kitap okurlarının Kalp(Y)azan ve Öykü Sersemi adlı öykü kitaplarıyla tanıdığı Sibel K. Türkerden çarpıcı bir roman... Şair Öldü, günümüz Türkiyesinden gençlik manzaraları sunuyor bize. Bu öyle bir manzara ki, asla yüzeysel ve geçici değil, çok derin, hatta sarsıcı. Kendinden çok farklı ablası ve annesiyle çalkantılı ve bunalımlı bir hayat süren Ersinin, türbanlı ve üniversitede neredeyse onun kadar yalnız başka bir genç kızla, Elifle tanışmasıyla başlıyor roman. Hayatına Elifle birlikte, bir de Samim giriyor, o da dinden yana kullanmış oyunu. Ersin ise, inançsız sonuna kadar. Hayat ona inanacak bir şey bırakmamış zaten. Öğretmen bir babanın ve dansözlükten evlilik yoluyla istifa etmiş bir annenin kızı o, evliliği kurtuluş olarak gören bir ablanın kardeşi, babasından aldığı delilik genlerinin sahibi. Antidepresanlarla huzur buluyor hayata dair. Günümüz Türkiyesindeki gençlerin çıkmazlarından birini yaşıyor Ersin. Bir diğerini ise Elif yaşıyor. Başını açmadığı için tamamlayamadığı öğrenimi, bilgiyle tamamlamaya çalıştığı inancıyla. Saflara bölünmüş bir toplumun gözlemlendiği, müsaitler-namüsaitler, inançlılar-inançsızlar arasındaki toplumsal uçurumun derinden hissedildiği Şair Öldü, Allahın dili yeterli mi dünyayı anlamaya, ya bilgi, o yetiyor mu bu dünyanın gizlerini çözmeye diye soruyor bize. Türker, bir kez daha güçlü bir dil, sağlam bir kurgu ve belki de bugünlerde en çok düşünülmesi gereken sorunsallarla çıkıyor okurlarının karşısına.
Doğan Kitap okurlarının Kalp(Y)azan ve Öykü Sersemi adlı öykü kitaplarıyla tanıdığı Sibel K. Türkerden çarpıcı bir roman... Şair Öldü, günümüz Türkiyesinden gençlik manzaraları sunuyor bize. Bu öyle bir manzara ki, asla yüzeysel ve geçici değil, çok derin, hatta sarsıcı. Kendinden çok farklı ablası ve annesiyle çalkantılı ve bunalımlı bir hayat süren Ersinin, türbanlı ve üniversitede neredeyse onun kadar yalnız başka bir genç kızla, Elifle tanışmasıyla başlıyor roman. Hayatına Elifle birlikte, bir de Samim giriyor, o da dinden yana kullanmış oyunu. Ersin ise, inançsız sonuna kadar. Hayat ona inanacak bir şey bırakmamış zaten. Öğretmen bir babanın ve dansözlükten evlilik yoluyla istifa etmiş bir annenin kızı o, evliliği kurtuluş olarak gören bir ablanın kardeşi, babasından aldığı delilik genlerinin sahibi. Antidepresanlarla huzur buluyor hayata dair. Günümüz Türkiyesindeki gençlerin çıkmazlarından birini yaşıyor Ersin. Bir diğerini ise Elif yaşıyor. Başını açmadığı için tamamlayamadığı öğrenimi, bilgiyle tamamlamaya çalıştığı inancıyla. Saflara bölünmüş bir toplumun gözlemlendiği, müsaitler-namüsaitler, inançlılar-inançsızlar arasındaki toplumsal uçurumun derinden hissedildiği Şair Öldü, Allahın dili yeterli mi dünyayı anlamaya, ya bilgi, o yetiyor mu bu dünyanın gizlerini çözmeye diye soruyor bize. Türker, bir kez daha güçlü bir dil, sağlam bir kurgu ve belki de bugünlerde en çok düşünülmesi gereken sorunsallarla çıkıyor okurlarının karşısına.
Sibel Türker'in öyküleri gibi bu romanı da son derece akıcı ve keyifle okunuyor. Dile hakimiyeti, günlük dili kullanımı ve romanın kurgusu müthiş. Bütün romanları içinde en çarpıcı olanı Şair Öldü diyebilirim. Beyaz perdeye uyarlanması gereken romanlardan... Babaları hayatta olmayan, iki genç kız ve bir annenin dramı anlatılıyor. Hırçın, ağzı laf yapan bir üniversite öğrencesi olan küçük kız kardeş ve koca arayan aklı havada bir abla... Zıt kişilikte iki genç kız kardeş ve klasik bir anne tiplemesi.
Hikaye ve anlatım son derece çarpıcı... Mutlaka okunmalı!
254 sayfa