Sanat Hayatı İçerir mi?

Necmi Sönmez klasik modern ustaları, uluslararası ve Türk çağdaş sanatçıları, güncel sergileri ve fotografik imgeleri inceleyen sergi eleştirileriyle sanat dünyasına pencereler açıyor. TADIMLIKÖznel Bir Estetizm (Tiraje Dikmen)II. Dünya Savaşının ardından Çağdaş Türk Resminin de toplumsal değişmeye paralel olarak bir farklılaşma sürecine girdiği, dahası o zamana dek izlediği rota dışına çıkarak daha özgün yorumlara yöneldiği söylenebilir mi? Bu sorunun yanıtını daha gerçekçi olarak inceleyebilmek için 1945lerin sanat ortamına kısacık göz atmak yerinde olacak. 1945lerde Devletin resmi sanat politikasının belirlendiği tek kurum olan İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (bundan sonra sadece Akademi olarak anacağım) tekelci bir tavırla bu alanda gerçekleştirilen tüm etkinlikleri kendi kontrolünde tutuyor ve birçok olanağı demokratik olmayan bir şekilde kendi bünyesinde çalışanlar arasında paylaştırıyordu. 1945lerde Akademide verilen sanat eğitimi; 1936da Türkiyeye gelen iki yabancı profesörün, Resim Bölümünde Léopold Lévynin, Heykel Bölümünde ise Rudolf Bellingin geliştirdikleri sistemle genç bir sanatçı kuşağının yetişmesinde önemli bir rol oynarken, yabancı profesörlerin asistanı sıfatıyla çalışan Nurullah Berk, Zeki Faik İzer, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sabri Berkel başta olmak üzere, yurtdışında eğitim görmüş olan sanatçılar tarafından şekillendiriliyordu. II. Dünya Savaşı boyunca Türk sanat ortamının Avrupayla olan bütün ilişkilerinin kesilmesi ve bu süreç içinde sadece yabancı profesörlerin yönlendirmesiyle genç sanatçı kuşağının yetiştirilmesi, bence bir anlamda Çağdaş Türk Resminin seyrini değiştirecek olan ilk adımların atılmasına olanak tanımıştır.

Necmi Sönmez klasik modern ustaları, uluslararası ve Türk çağdaş sanatçıları, güncel sergileri ve fotografik imgeleri inceleyen sergi eleştirileriyle sanat dünyasına pencereler açıyor. TADIMLIKÖznel Bir Estetizm (Tiraje Dikmen)II. Dünya Savaşının ardından Çağdaş Türk Resminin de toplumsal değişmeye paralel olarak bir farklılaşma sürecine girdiği, dahası o zamana dek izlediği rota dışına çıkarak daha özgün yorumlara yöneldiği söylenebilir mi? Bu sorunun yanıtını daha gerçekçi olarak inceleyebilmek için 1945lerin sanat ortamına kısacık göz atmak yerinde olacak. 1945lerde Devletin resmi sanat politikasının belirlendiği tek kurum olan İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (bundan sonra sadece Akademi olarak anacağım) tekelci bir tavırla bu alanda gerçekleştirilen tüm etkinlikleri kendi kontrolünde tutuyor ve birçok olanağı demokratik olmayan bir şekilde kendi bünyesinde çalışanlar arasında paylaştırıyordu. 1945lerde Akademide verilen sanat eğitimi; 1936da Türkiyeye gelen iki yabancı profesörün, Resim Bölümünde Léopold Lévynin, Heykel Bölümünde ise Rudolf Bellingin geliştirdikleri sistemle genç bir sanatçı kuşağının yetişmesinde önemli bir rol oynarken, yabancı profesörlerin asistanı sıfatıyla çalışan Nurullah Berk, Zeki Faik İzer, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sabri Berkel başta olmak üzere, yurtdışında eğitim görmüş olan sanatçılar tarafından şekillendiriliyordu. II. Dünya Savaşı boyunca Türk sanat ortamının Avrupayla olan bütün ilişkilerinin kesilmesi ve bu süreç içinde sadece y... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9750811364

Etiketler: makale

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

setenayk
1 kişi

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski