Afrikanın yetiştirdiği en büyük kadın yazarlardan biri olarak kabul edilen Buchi Emechetanın bu romanı, post-kolonyal edebiyatın ilginç ve önemli örneklerinden biri.
Büyük Sahranın kenarındaki göllerin kıyısında hayali bir ülke olan Şavide ve kısmen de İngilterede geçen roman, hayatlarında ilk kez uygar dünyanın yaşam tarzıyla karşılaşan basit, yalın ve insancıl bir halkın mizahi, ama nihayette dokunaklı bir portresini çiziyor.
Şavinin hükümdarı Kral Patayonun ülkesine gökten düşen ateşten bir kuşun içinden çıkan albino yabancılar, bu ülkenin sade, barışçıl insanlarını yepyeni söylem, görenek ve sömürü biçimleriyle tanıştırıyor. Neticede Kral Patayon, artık göl tanrıçalarının bile çözemediği türden sorunlarla yüzleşmek zorunda kalıyor...
Afrikanın yetiştirdiği en büyük kadın yazarlardan biri olarak kabul edilen Buchi Emechetanın bu romanı, post-kolonyal edebiyatın ilginç ve önemli örneklerinden biri.
Büyük Sahranın kenarındaki göllerin kıyısında hayali bir ülke olan Şavide ve kısmen de İngilterede geçen roman, hayatlarında ilk kez uygar dünyanın yaşam tarzıyla karşılaşan basit, yalın ve insancıl bir halkın mizahi, ama nihayette dokunaklı bir portresini çiziyor.
Şavinin hükümdarı Kral Patayonun ülkesine gökten düşen ateşten bir kuşun içinden çıkan albino yabancılar, bu ülkenin sade, barışçıl insanlarını yepyeni söylem, görenek ve sömürü biçimleriyle tanıştırıyor. Neticede Kral Patayon, artık göl tanrıçalarının bile çözemediği türden sorunlarla yüzleşmek zorunda kalıyor...
Sanki Sineklerin Tanrısı'ndaki olayları andırıyordu.Bunda da düşen bir uçak vardı.Yalnız ıssız bir adaya değil,hayali ülke Şavi'ye düşüyordu.Uçaktakiler de çocuk ve gençler değil,aileleriyle birlikte İngilizlerdi.Kral Patayon'un ülkesindekileri kendi medeniyetle mi tanıştırıyorlar yoksa bakir bir ülkeyi iğfal anlamına gelen sömürü düzeniyle mi tanıştırıyorlar.Kıyaslama yapan ince bir kitaptı.Bu kitapta bahsi geçen "albinolar" hakkında bilgi edinmiş olmam benim en büyük kazancım oldu.
190 sayfa