Batı edebiyatının en büyük klasiklerinden biri olan Sefiller, iki düzlemde büyük bir ustalığın, yaratıcı zekâ ve yeteneğin örneğini sunuyor: Karakter portrelerinin çiziminde ve tarihsel, sosyo-kültürel gerçeğin titiz anlatımında. Sefiller, okuru bilgilendirme, hatta eğitme kaygısı ağır basan, aydınlanmacı anlatı geleneğinin, bir ayağıyla romantizme, öbür ayağıyla natüralizme, gerçekçiliğe dayandığı bir aşamaya rastlar. Beş ana bölümden, sayısız kitap ve alt bölümden oluşan bu roman, saçma bir nedenle suçlu duruma düşen Jean Valjeanı, sokak çocuğu Gavrocheu, kötünün cisim bulmuş örneği Thenardierleri, düzen ve disiplinin hasta ruhlu koruyucusu yalnız adam Javerti, dinsel bir çilenin simgesi, sokak kadını Fantinei ve onun kızı melek Cosettei, yaklaşık 150 yıldan bu yana dramatik kişilerin tapınağı içinde yaşatmaktadır. Tapınağın kapısını aralayan okur, 19. yüzyıl başındaki Fransaya geri dönecek, Waterloo Savaşının unutulmaz tablolarını hayranlıkla izleyecek, Jean Valjeanla birlikte Parisin yeraltına inecek, manastırların karanlığıyla yoksulluğun izbe mekânları içinde ışık arayacaktır.Sefiller : On dokuzuncu yüzyıl Fransasında karanlıkla aydınlığın buluşması... (2)
Batı edebiyatının en büyük klasiklerinden biri olan Sefiller, iki düzlemde büyük bir ustalığın, yaratıcı zekâ ve yeteneğin örneğini sunuyor: Karakter portrelerinin çiziminde ve tarihsel, sosyo-kültürel gerçeğin titiz anlatımında. Sefiller, okuru bilgilendirme, hatta eğitme kaygısı ağır basan, aydınlanmacı anlatı geleneğinin, bir ayağıyla romantizme, öbür ayağıyla natüralizme, gerçekçiliğe dayandığı bir aşamaya rastlar. Beş ana bölümden, sayısız kitap ve alt bölümden oluşan bu roman, saçma bir nedenle suçlu duruma düşen Jean Valjeanı, sokak çocuğu Gavrocheu, kötünün cisim bulmuş örneği Thenardierleri, düzen ve disiplinin hasta ruhlu koruyucusu yalnız adam Javerti, dinsel bir çilenin simgesi, sokak kadını Fantinei ve onun kızı melek Cosettei, yaklaşık 150 yıldan bu yana dramatik kişilerin tapınağı içinde yaşatmaktadır. Tapınağın kapısını aralayan okur, 19. yüzyıl başındaki Fransaya geri dönecek, Waterloo Savaşının unutulmaz tablolarını hayranlıkla izleyecek, Jean Valjeanla birlikte Parisin yeraltına inecek, manastırların karanlığıyla yoksulluğun izbe mekânları içinde ışık arayacaktır.Sefiller : On dokuzuncu yüzyıl Fransasında karanlıkla aydınlığın buluşması... (2)
İlk 100 sayfa Waterloo Savaşı'nı anlatıyor. Bundan sonra yazar kahramanımızın ilk yakalanışını 1 cümlede belirterek "okuyucuları sıkmamak için gereksiz ayrıntılara girmeyelim" şeklinde bir cümleyle geçiştirmiş ve beni kızdırmıştır. Yine de okudum. Gereksiz bir sürü ayrıntı olmasaydı ve Keşke şu Waterloo Savaşı yerine kahramanımızın nasıl yakalandığı anlatılsaydı....Bir de tabii yazarımızın Voltaire takıntısı söz konusu, br fırsatını bulur bulmaz Voltaire iğneleniyor..3. cildi okuyorum şu an, aynı şey devam etmekte..Bunların haricinde gerçek bir klasik..
Kesinlikle harika, hikayesini ve karakterlerini anlatmak için sürekli romandan çıkıp dönemin olaylarını bütün gerçekliğiyle önümüze sermesi, okuru adeta dönemin avrupasına taşıyor, orada gerçeklemiş olayların zincirleme şekilde günümüzü nasıl etkilediğinin farkındalığını artırıyor. Bu hikaye arası gerçekler sanki bir sağlık görevlisinin nabzı bulmak için bileği yoklaması gibi, okurun haz damarlarını bulmak beyinde bir yerleri yoklamasına benzetmek cürretini göstereceğim. Okurken öğrenmekten zevk alan biriyseniz, nitelikli hikaye ve anlatımı takadir eden biriyseniz hemen bütün ciltlerini edinip bu harikulade eseri okumaya başlamalısınız derim. Bu arada değinmeden geçemeyeceğim manastır ve benzeri kurumların toplumların üzerindeki yıkım etkisini anlattığı kısım ayrıca takdire şayan, biz bu sorunu 21. yy da hala bütün şiddetiyle yaşıyoruz ne acı.
Okuduğum en güzel kitaplardan biriydi her anlamda mükemmeldi.
423 sayfa