"Sanki ters istikametlerde esen iki kuvvetli rüzgâr çarpışmak üzere gibiydi. Bu rüzgarların çarpışmasından ya korkunç bir girdap doğacak, ya da bu iki rüzgar birleşip, tek ve büyük bir fırtına olacaktı."
Fransız tarihçi Jean-Paul Roux, Ortadoğu'dan doğuya doğru giden muazzam İslam dalgasıyla, Asya'nın ortasından Batıya doğru gelen müthiş Türk akışının karşılaşmasını ve buluşmasını bu bedii ifadelerle dile getiriyordu. Nitekim 960 tarihinde İslamiyet'in Türkistan ülkesinde de kabulüyle beraber bölgede Karahanlı siyasi rüzgarı esmiş, Gazneli fırtınası doğmuştu. Arkasından Subaşı Selçuk Bey'in liderliğindeki küçük Oğuz aşiretinin bölgeye intikali, gelecekte doğacak muhteşem Selçuklu yapısının başlangıç noktası olacaktı. Nitekim Maveraünnehir'de mücadeleli bir hayatın içinden geçen Selçuklu varlığı, Horasan'da Hindistan'ı etkisi altına alan Gazneli gücünü dize getirerek, Nişapur'da yeni ve güçlü bir Müslüman Türk devleti olarak doğdu. Bu inkişaf, Doğu'da ve Batı'da beklenmedik, olağanüstü bir siyasi gelişme olarak algılandı. Selçuk Bey'in torunları Tuğrul ve Çağrı beylerin kurdukları bu yeni devlet, gerçekten Karahanlı ve Gazneliyi de geride bırakan adeta bir siyaset kasırgasıdır. Bu siyaset kasırgası, Doğudan Batıya doğru eserek, Ortadoğu'nun o zaman ihtiyaç duyduğu bereketli yağmurları taşıdı.
Selçuklu kudretinin bölgeye gelişi ile siyasi ve sosyal olarak parçalanan İslam dünyası, Selçuklu Saltanat çatısı altında süratle birleşti. Kuzey Afrika ve Endülüs hariç İslam dünyası bir bütün oldu. Kendine hasım siyasi güçlerin kontrolüne girmiş Abbasi halifeliği, kurtarıldı ve yeni bir kimliğe kavuştu. Hristiyan dünyasının bölgedeki gücü Doğu Roma (Bizans) Selçuklu kudreti karşısında durdu. Arkasından 1071 Malazgirt Savaşıyla Selçuklu kasırgasının gücü, Avrupa'da duyuldu. Dev Haçlı dalgaları, Avrupa'dan Anadolu'ya, oradan Filistin ve Suriye'ye ulaştı. Bu dalgalara da yine Selçuklu'nun bölgedeki kahraman evlatları karşı koydular.
Selçuklular, Tanrı Dağlarından Akdeniz'e, Kafkasya Derbend'den Hind Okyanusuna, geniş bir dünyanın medeniyet atlası oldu. Selçuklu Tarihi El Kitabı bu medeniyet atlasının geniş muhtevasıdır. Kitabı açıp okuyunca bunun idrakına ve tadına varacaksınız.
"Sanki ters istikametlerde esen iki kuvvetli rüzgâr çarpışmak üzere gibiydi. Bu rüzgarların çarpışmasından ya korkunç bir girdap doğacak, ya da bu iki rüzgar birleşip, tek ve büyük bir fırtına olacaktı."
Fransız tarihçi Jean-Paul Roux, Ortadoğu'dan doğuya doğru giden muazzam İslam dalgasıyla, Asya'nın ortasından Batıya doğru gelen müthiş Türk akışının karşılaşmasını ve buluşmasını bu bedii ifadelerle dile getiriyordu. Nitekim 960 tarihinde İslamiyet'in Türkistan ülkesinde de kabulüyle beraber bölgede Karahanlı siyasi rüzgarı esmiş, Gazneli fırtınası doğmuştu. Arkasından Subaşı Selçuk Bey'in liderliğindeki küçük Oğuz aşiretinin bölgeye intikali, gelecekte doğacak muhteşem Selçuklu yapısının başlangıç noktası olacaktı. Nitekim Maveraünnehir'de mücadeleli bir hayatın içinden geçen Selçuklu varlığı, Horasan'da Hindistan'ı etkisi altına alan Gazneli gücünü dize getirerek, Nişapur'da yeni ve güçlü bir Müslüman Türk devleti olarak doğdu. Bu inkişaf, Doğu'da ve Batı'da beklenmedik, olağanüstü bir siyasi gelişme olarak algılandı. Selçuk Bey'in torunları Tuğrul ve Çağrı beylerin kurdukları bu yeni devlet, gerçekten Karahanlı ve Gazneliyi de geride bırakan adeta bir siyaset kasırgasıdır. Bu siyaset kasırgası, Doğudan Batıya doğru eserek, Ortadoğu'nun o zaman ihtiyaç duyduğu bereketli yağmurları taşıdı.
Selçuklu kudretinin bölgeye gelişi ile siyasi ve sosyal olarak parçalanan İslam dünyası, Selçuklu Saltanat çatı... tümünü göster
Karton Cilt, 824 sayfa
Eylül2012 tarihinde, Grafiker Yayıncılık tarafından yayınlandı