Senyora Berg, çağdaş İspanyol Edebiyatının en önemli psikolojik romanları arasında kabul ediliyor. Yaşamda bir şey arayan, ama ne aradığını tam olarak bilemeyen bir erkeğin, Marionun öyküsünü anlatan roman, genç adamı ergenlik çağından ele alarak, gelişimini, ailesinden ve gençliğinden kopuşunu, giderek yaşama yabancılaşmasını işliyor. Senyora Berg, yabancılaşma duygusunun, yabancılaşma olgusunun son derece başarıyla işlendiği bir roman. Annesiyle kurması gereken ilişkiyi ancak annesi ölüm döşeğindeyken kurabilen, evliliğini yürütemeyen Mario, yaşamın çeşitli evrelerinde, ergenlik çağındayken âşık olduğu bir kadınla, annesinin arkadaşı Marta Bergle karşılaşır. Onunla yaptığı uzun sohbetler, Marionun yaşamının evrimini belirler, yaşamın sırlarını çözmeye yöneltir onu. Hepimizin düştüğü uçurumlara düşen, hepimiz gibi yaşamının bir noktasında aşka olan inancını yitiren, yine de keşfedecek bir şeyler olduğuna inanan Marionun öyküsü, büyük kentte, gündelik yaşam içinde insanların önce çevrelerine, sonra en yakınlarına ve sonunda kendilerine yabancılaşmalarının da öyküsü. Soledad Puertolasın romanı, yaşamın ne toz pembe, ne de kapkara olduğunu, yalnızca yaşamaktan ibaret olduğunu keşfettiriyor.
Senyora Berg, çağdaş İspanyol Edebiyatının en önemli psikolojik romanları arasında kabul ediliyor. Yaşamda bir şey arayan, ama ne aradığını tam olarak bilemeyen bir erkeğin, Marionun öyküsünü anlatan roman, genç adamı ergenlik çağından ele alarak, gelişimini, ailesinden ve gençliğinden kopuşunu, giderek yaşama yabancılaşmasını işliyor. Senyora Berg, yabancılaşma duygusunun, yabancılaşma olgusunun son derece başarıyla işlendiği bir roman. Annesiyle kurması gereken ilişkiyi ancak annesi ölüm döşeğindeyken kurabilen, evliliğini yürütemeyen Mario, yaşamın çeşitli evrelerinde, ergenlik çağındayken âşık olduğu bir kadınla, annesinin arkadaşı Marta Bergle karşılaşır. Onunla yaptığı uzun sohbetler, Marionun yaşamının evrimini belirler, yaşamın sırlarını çözmeye yöneltir onu. Hepimizin düştüğü uçurumlara düşen, hepimiz gibi yaşamının bir noktasında aşka olan inancını yitiren, yine de keşfedecek bir şeyler olduğuna inanan Marionun öyküsü, büyük kentte, gündelik yaşam içinde insanların önce çevrelerine, sonra en yakınlarına ve sonunda kendilerine yabancılaşmalarının da öyküsü. Soledad Puertolasın romanı, yaşamın ne toz pembe, ne de kapkara olduğunu, yalnızca yaşamaktan ibaret olduğunu keşfettiriyor.