Fransız yazar Christine Kerdellantın bu ilk romanı pek çok kadın için tanıdık bir hikayeyi anlatıyor aslında: aşkı arayan bir kadın. Öğrenimini ekonomi alanında yapan yazar, çok daha ciddi olarak nitelenebilecek kitapların ardından yayınladığı bu ilk romanında aşkı arayan bir kadını anlatırken bir yandan da gündelik hayatta yaşadığımız küçük olayları, zaman zaman aklımıza gelen tuhaf soruları eğlenceli bir dille dile getiriyor. Bunun sonucunda da okurken kendi hayatınızdan benzerlikler bulabileceğiniz ve sizi gülümseten bir kitap ortaya çıkıyor. Kitabın kahramanı Marianneın yanında, onun En İyi Gay Arkadaşı (EGA) Will, yaşadığı ilişkiler asla güneşin doğuşundan sonraya sarkmayan Blandine, birlikte olduğu adamı sonunda çocuk yapmaya ikna eden Alicia, Marianneın patronu Claudine, 19. yüzyılda takılıp kalmış olan mükemmel, ama ruhsuz Philippe Henkel, kadınlar kendisine değince kızaran Norbert ve onun tam tersine bütün kadınların peşinden koştuğu yakışıklı reklamcı Simon okuyucuyu kimi zaman çok iyi bildiği kimi zaman da hiç ait olmadığı dünyalara sürüklüyorlar.
Fransız yazar Christine Kerdellantın bu ilk romanı pek çok kadın için tanıdık bir hikayeyi anlatıyor aslında: aşkı arayan bir kadın. Öğrenimini ekonomi alanında yapan yazar, çok daha ciddi olarak nitelenebilecek kitapların ardından yayınladığı bu ilk romanında aşkı arayan bir kadını anlatırken bir yandan da gündelik hayatta yaşadığımız küçük olayları, zaman zaman aklımıza gelen tuhaf soruları eğlenceli bir dille dile getiriyor. Bunun sonucunda da okurken kendi hayatınızdan benzerlikler bulabileceğiniz ve sizi gülümseten bir kitap ortaya çıkıyor. Kitabın kahramanı Marianneın yanında, onun En İyi Gay Arkadaşı (EGA) Will, yaşadığı ilişkiler asla güneşin doğuşundan sonraya sarkmayan Blandine, birlikte olduğu adamı sonunda çocuk yapmaya ikna eden Alicia, Marianneın patronu Claudine, 19. yüzyılda takılıp kalmış olan mükemmel, ama ruhsuz Philippe Henkel, kadınlar kendisine değince kızaran Norbert ve onun tam tersine bütün kadınların peşinden koştuğu yakışıklı reklamcı Simon okuyucuyu kimi zaman çok iyi bildiği kimi zaman da hiç ait olmadığı dünyalara sürüklüyorlar.
Marianne'nin arayışını okuyoruz anlayacağınız..Kitap iyi hoştuda tarzını sevemedim..ne bileyim kızımızın düşüncelerinin yer almasının yanı sıra sıkça parantez içlerindeki düşüncelerede maruz kalıyoruz..Philippe ile araları iyiydi..kızımız çekimde hissetmişti lakin evlenme teklifi alınca bi tuhaf oldu..nedense!O ummadığı yerde aşkı bulmasıda bi tuhaftı..tamam bulduda..nasıl buldu..Sonu ise ayrı bi garipti..Erkek kahramanımız kızı başkasıyla yakaladığını düşünüyor ve açıklama beklemeksizin gidiyor..Sonra kızımız ah vah derkene geri dönüyor hadi başlayalım diyip bitiriyorlar..sinir oluyorum bu tip bitişlere..kısacası okumasanızda olur sanki ;) hoş o kadarda kötü değildi..düşünceden ziyade diyologlara ağırlık verselerdi belki severdim =)
272 sayfa