Arka Kapak
Meleklere inanıyor musun?
Ya sonsuz hayata?
O zaman vampirlere de inanmak zorundasın...
Dünyanın bütün hazineleri, insanüstü duyular ve hazlar, yerçekimine bile meydan okuyan müthiş bir kuvvet, kurbanın düşüncelerini okuma ve zihnini büyüleme, avlanmanın dayanılmaz heyecanı, insan kanının baş döndürücü lezzeti, bilgelik, servet ve güç, ama hepsinden önemlisi sonsuz hayat… Bütün bunlar bir lütuf mu yoksa bir lanet mi?
Vampir edebiyatının başkahramanı Lestat yüzyıllardır cevabını bulamadığı bu soruların pençesinde oradan oraya savrulurken, kurbanlarından birinin kızıyla; ölümlülerin en güzeli, bütün meleklerden masum Dora'yla karşılaşır. Lestat yavaş yavaş Dora'nın karşı konulmaz cazibesine kapılırken, doğaüstü bir gücün onu takip ettiğini ve ona gittikçe daha çok yaklaştığını fark eder. Memnoch'tur bu. Şeytanın ta kendisidir. Tanrı'nın, insanların çektiği acılara karşı kayıtsızlığına isyan eden Memnoch; Lestat'ı yaradılış anına götürür, cenneti ve cehennemi gösterir, tarihi baştan sona yaşatır. Bu görülmemiş yolculuktan sonra allak bullak olan Lestat'tan tek bir isteği vardır. Dora'ya karşı büyük aşkı ve karanlık vampir dünyası arasında kalan Lestat, şimdi bir karar vermek zorundadır.
"Tüm samimiyetimle, Vampir Günlükleri serisi içinde en çok bu kitabı sevdiğimi söyleyebilirim."
Anne Rice
"Ürkütücü… Çarpıcı… Şeytani… Rahatınızı kaçıracak."
New York Daily News
"Anne Rice'ın yarattığı karakterlerin gizemli yanlarını sevmemek mümkün değil… Rice bu kitapta Lestat'ı, çok az yazarın girmeye cesaret ettiği yerlere götürüyor."
The Seattle Times
"Tüyler ürpertici bir cehennem turuna hazır olun."
Kirkus Reviews
"Rice, en az serinin diğer kitapları kadar tutkulu bir roman kaleme almış. Hayranlarının bunu da bir çırpıda okuyacağına şüphe yok."
The Washington Post
Arka Kapak
Meleklere inanıyor musun?
Ya sonsuz hayata?
O zaman vampirlere de inanmak zorundasın...
Dünyanın bütün hazineleri, insanüstü duyular ve hazlar, yerçekimine bile meydan okuyan müthiş bir kuvvet, kurbanın düşüncelerini okuma ve zihnini büyüleme, avlanmanın dayanılmaz heyecanı, insan kanının baş döndürücü lezzeti, bilgelik, servet ve güç, ama hepsinden önemlisi sonsuz hayat… Bütün bunlar bir lütuf mu yoksa bir lanet mi?
Vampir edebiyatının başkahramanı Lestat yüzyıllardır cevabını bulamadığı bu soruların pençesinde oradan oraya savrulurken, kurbanlarından birinin kızıyla; ölümlülerin en güzeli, bütün meleklerden masum Dora'yla karşılaşır. Lestat yavaş yavaş Dora'nın karşı konulmaz cazibesine kapılırken, doğaüstü bir gücün onu takip ettiğini ve ona gittikçe daha çok yaklaştığını fark eder. Memnoch'tur bu. Şeytanın ta kendisidir. Tanrı'nın, insanların çektiği acılara karşı kayıtsızlığına isyan eden Memnoch; Lestat'ı yaradılış anına götürür, cenneti ve cehennemi gösterir, tarihi baştan sona yaşatır. Bu görülmemiş yolculuktan sonra allak bullak olan Lestat'tan tek bir isteği vardır. Dora'ya karşı büyük aşkı ve karanlık vampir dünyası arasında kalan Lestat, şimdi bir karar vermek zorundadır.
"Tüm samimiyetimle, Vampir Günlükleri serisi içinde en çok bu kitabı sevdiğimi söyleyebilirim."
Anne Rice
"Ürkütücü… Çarpıcı… Şeytani… Rahatınızı kaçıracak."
New York Daily News
"Anne Rice'ın yarat... tümünü göster
Bir vampir güncesi olarak geçmesine rağmen, konu tamamen dünyanın yaratılışı, tanrı, şeytanın düşüşü, cennet ve cehennem üzerine.
Tanrı varsa, o zaman tüm bu adaletsizliklerin,hayatın, acıların, dinlerin tutarsızlıklarının vs. anlamı, açıklaması ne? sorusuna çok orjinal bir şekilde cevap verdiğini düşünüyorum.
Bir vampir güncesi olarak serinin en zayıf halkası. Mümkün mertebe okumayı en sona bırakın.
katolik bir yazardan beklenmedik bir bakış açısı, anne rice farkı ile düşmüş melek ile tanrı arasındaki diyaloglar sayfaların ardı ardına akmasına neden oluyor.
Ne yeraltı edebiyatı ne de beat kuşağı, bu kadar cesurca yazılmış bir kitap okumadım ben daha. Anne Rice en tabu olanı oldukça yaratıcı bir şekilde ele almış. Kitabın isminde keşke orjinaline sadık kalınsaymış:/
632 sayfa
Martı Yayınları tarafından yayınlandı