Sıfır Sayı

Umberto Eco'nun yeni romanı: Kötü gazetecilik konusunda bir rehber.

Tam bir "kaybeden" olan Colonna (50), gazeteci Simei'den iyi bir iş teklifi alıyor: Yazı işleri sorumlusu ya da benzeri bir şey" sıfatıyla bir yıl boyunca bir günlük gazete için hazırlanan 12 "sıfır sayı"yı yönetecek ve "asla çıkmayacak olan bir günlük gazetenin hazırlanışıyla geçen bir yılın öyküsü"nü anlatan bir kitap yazacak.

Patron Vimercate, bu gazete sayesinde "finans ve politika dünyasının güzel salonunu rahatsız edebileceğini kanıtladıktan sonra, olasılıkla bu güzel salon ona bu düşünceden vazgeçmesini rica edecek, o da Yarın tasarısını bir kenara kaldırıp güzel salona giriş yapma iznini koparmış olacak."

Teklif sahibi Simei'nin de kendi planı var: "Her şey suya düşerse kitabı yayımlarım. Bomba gibi patlayacak ve yayın hakkı adına bana belli bir gelir sağlayacaktır. Ya da, olur ya, birileri yayımlamamı istemez ve bana bir total verir. Net."

Olaylar böyle başlıyor ve Eco gözde konuları aracılığıyla İtalya'nın 50 yıllık tarihini yeniden yazıyor: Gladio, bir Papa'ya suikast, başka bir Papa'nın öldürülmesi, hükümet darbeleri, gizli servislerle terör örgütlerinin karmaşık ilişkileri... Ve bir soru: Acaba Mussolini sağ mı?

Umberto Eco'nun yeni romanı: Kötü gazetecilik konusunda bir rehber.

Tam bir "kaybeden" olan Colonna (50), gazeteci Simei'den iyi bir iş teklifi alıyor: Yazı işleri sorumlusu ya da benzeri bir şey" sıfatıyla bir yıl boyunca bir günlük gazete için hazırlanan 12 "sıfır sayı"yı yönetecek ve "asla çıkmayacak olan bir günlük gazetenin hazırlanışıyla geçen bir yılın öyküsü"nü anlatan bir kitap yazacak.

Patron Vimercate, bu gazete sayesinde "finans ve politika dünyasının güzel salonunu rahatsız edebileceğini kanıtladıktan sonra, olasılıkla bu güzel salon ona bu düşünceden vazgeçmesini rica edecek, o da Yarın tasarısını bir kenara kaldırıp güzel salona giriş yapma iznini koparmış olacak."

Teklif sahibi Simei'nin de kendi planı var: "Her şey suya düşerse kitabı yayımlarım. Bomba gibi patlayacak ve yayın hakkı adına bana belli bir gelir sağlayacaktır. Ya da, olur ya, birileri yayımlamamı istemez ve bana bir total verir. Net."

Olaylar böyle başlıyor ve Eco gözde konuları aracılığıyla İtalya'nın 50 yıllık tarihini yeniden yazıyor: Gladio, bir Papa'ya suikast, başka bir Papa'nın öldürülmesi, hükümet darbeleri, gizli servislerle terör örgütlerinin karmaşık ilişkileri... Ve bir soru: Acaba Mussolini sağ mı?


Değerlendirmeler

değerlendirme
9 puan

Bu kitapla ilgili memnuniyetsizliği gördüğümde şaşırdım, üzüldüm. Bir kitap ortalama 3'ün altında rating alıyorsa (bu yorum yazılırken goodreads ortalama puanı 2.95 idi) "vasat" değil, "kötü" kabul ediliyor demektir. Peki Numero Zero gerçekten de "kötü" bir roman mı?

Doğrudur... Eco'nun bu romanı bir Gülün Adı değil, hatta bir Faucault Sarkacı ya da Baudolino da değil. Zaten böyle olmasını beklemek de doğru değil. Çünkü her roman özgündür (özgün olmalıdır) ve yıllar içinde yazar da değişir.

Gülün Adı'nı yazdığında Eco 54 yaşındaydı, bu romanın yayımlandığı yıl 83 yaşında. Dahası, aradan geçen 30 sene boyunca dünya değişti, roman okuyucusu değişti, romancılık değişti, her şey değişti. O halde bu romanı Gülün Adı ile karşılaştırmak büyük haksızlık olur.

Peki, acaba romanı kendi içinde yorumladığımızda nasıl görünüyor? Goodreads okuyucularından The Guardian'a, The Independent'tan New York Times'a kadar geniş bir yelpazedeki okur/eleştirmene göre vasat altı ... Katılmıyorum.

******** (BUNDAN SONRASI SPOILER İÇERİR) **********

Kitap, romanda yama gibi duran "6 Haziran 1992 Cumartesi, Saat 8" ile başlıyor. Eco, ilk satırlarda bir gizem yaratıyor ve daha sonra roman kahramanı Colonna'nın geçmişiyle ilgili bilgiler veriyor. Roman kahramanımızın bir kaybeder(loser) olduğunu öğreniyoruz. Bir sonraki bölümde iki ay geriye dönüyor ve kitabın en başında sözü edilen gizemle yeniden bağ kurulana kadar 17 bölüm daha okuyoruz. Bu bölümlerde Eco bizi önce medya/yayıncılık dünyasına, daha sonra İtalya'nın son 60 yılına götürüyor. Önce fazlasıyla pragmatik ve belli belirsiz bir ahlak düşkünlüğü yakıştırabileceğimiz Simei ile, daha sonra hastalık derecesinde takıntılı ve kuşkucu Braggadocio ve sevimli, ancak romanın daha sonraki sayfalarında (Braggadocio tarafından otizm olarak isimlendirilen) davranışsal bozukluklara sahip Maia ile tanışıyoruz. Romanda ismi zikredilen diğer şahıslar, sadece tamamlayıcı roller üstleniyorlar. Böylece her biri kendine has düşünme ve davranma bozukluğundan muzdarip insanlar topluluğunun 2 aylık serüveni başlıyor. Bu insanları bir araya getiren neden de sallantıda: Patronunun gazetecilik dışında hedeflerine hizmet etmek üzere girişilen bir proje bu ve gazete yayınlanmayacak, sadece 12 adet sıfır sayı çıkartacak.

Pek çok okur ve eleştirmen, kitapta olay örgüsünün kopuk, roman karakterlerinin zayıf olduğunu ileri sürerek eleştiriyor Eco'yu. Bir de işlenen konuyu ve anlatımı beğenmeyenler var. Ben hiç birine katılmıyorum. Eco'nun roman karakterlerini derinleme incelemeden bıraktığı ve bölümden bölüme geçerken "yapıştırma" hissi veren bir anlatım tarzı belirlediği doğru. Ancak bunların hiç biri beni rahatsız etmedi. Tam tersine, büyük bir keyifle ve ilgiyle okudum.

Romanda olaylar 1992 yılında geçiyor. 1992 yılı bilinçli bir şekilde ve dikkatle seçilmiş. Sosyalist bloğun çöktüğü, Soğuk Savaş'ın kesin olarak sona erdiği yıllardayız. Dünya olağanüstü bir değişimden geçiyor. Bu arada İtalya da değişiyor, dönüşüyor. Soğuk Savaş döneminde cinayet, darbe, tehdit gibi karanlık eylemlere imza atmış soğuk savaş örgütleri tasfiye ediliyor ve onlar tasfiye edilirken doğan boşluğu doldurmak üzere Milano'lu bir işadamı, Silvio Berlusconi sahneye çıkmaya hazırlanıyor. Sadece bir on yıl sonra artık İtalya bambaşka bir ülke olacak.

Eco'nun roman kahramanlarının zayıflığı, iki yüzlülüğü, korkaklığı, meslek ilkelerine, arkadaşlarına, (sahip olmaları gereken) değerlere ihanetleri tam da o dönemin sarsıntıları ile ilgili. Eco'nun romanda hiç görünmeyen, sadece ismi zikredilen medya patronu Commendatore'si de böylece "kurgusal Berlusconi" olarak romandaki yerini alıyor.

Eco, tıpkı diğer romanlarında olduğu gibi okuyucuyu neyin doğru, neyin kurgu olduğu konusunda ikilemlerde bırakıyor. Gizemin çözümüne yönelik farklı bir açıklamayı Maia'nın ağzından söylüyor ve kararı okura bırakıyor; roman kahramanlarının zayıflıkları, korkaklıkları, ilkesizlikleri ile beraber.

Bu romanı okurken şunu düşündüm: Bir kuşağın son temsilcilerinden biri olarak Umberto Eco sanki dünyadan ayrılmadan önce bu romanla son vazifesini yerine getiriyor: Bugünün kaypak, ilkesiz, sahte ilişkilerinin üzerine kurulduğu dünyanın nasıl bu hale geldiğini bize hatırlatıyor. Korkaklığımızı yüzümüze vuruyor.

Çünkü çalkantılı 20. yüzyılın pek çok iniş çıkışını yaşamış olan Eco'nun kuşağı da gittikten sonra, ilkeleri, adaleti ve demokrasiyi cesaretle savunan pek az insan kalacak.

Bu roman bir başyapıt olmasa da, okuyucuyu derin derin düşünmeye sevk ettiği için 9 puan veriyorum.

6 puan

Eco ile böyle bir eserle tanışmak kötü bir deneyim oldu

9 puan

merhum umberto tam bi dahiymiş.

8 puan

Her zamanki gibi klasik ve güzel bir Eco kitabı. Bir gazete için çalışan sıradan insanların hayatlarının yanı sıra bir çok konuda da sözler söylüyor. Gazetecilikten Musollini oldurulmesine, Gladiodan papa suikastina kadar bir çok şey mevcut. Tabi cinayet! Sonunu biraz daha farklı beklemiştir aslında. Bir iki sayfa daha yazılabilirmis.
Kısacası okunabilir güzel bir kitap.

9 puan


Ulke olarak yasadigimiz bu zor gunlerde, bu kadar mi bir kitap "cuk" diye oturur tum yasananlara.
Umberto Eco, yuzyilin en degerli bilim insani, elestirmeni, yazari, ozellikle ortacag uzmani kimligi olan dusunce adamlarindan biri.
"Sifir Sayi" cikmayacak 12 adet "gunluk" bir gazetenin hazirlanis hikayesi. Adi, "Yarin" ... Amac, bu hazirlanisin 1 yilin sonunda, bir kitap haline getirilerek, finans ve politika dunyasini rahatsiz etmek. Kotu gazeteciligin en guzel orneklerini anlatan kitap, ayni zamanda Italya nin 50 yillik tarihini de anlatiyor...Aynen kendi ulkemizde yasanan siyasal oyunlar, medya dunyasinin gercek yuzu super anlatilmis. Cok satirin altini cizdim, yasadiklarimizi daha iyi anlayabilmek, yorumlayabilmek icin.

7 puan

"Özür dileme işinin alçakgönüllülük mü yoksa yüzsüzlük mü olduğunu hiç anlamamışımdır.
'Yapmaman gereken bir şeyi yapıyorsun sonra özür diliyorsun ve ellerini yıkıyorsun.' "


Baskı Bilgileri

Karton Cilt, 176 sayfa
Ekim2015 tarihinde, Doğan Kitap tarafından yayınlandı


ISBN
9786050929751
Dil
Türkiye Türkçesi

Etiketler: roman

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Gamze'nin Dünyası yuhannes
2 kişi

Okumuşlar

Zuhalay glyka Zeytin nesicka DarLy OpuS
49 kişi

Okumak İsteyenler

gzdmr Cemdgtr hilal dontlu İrem Sarıkaya
4 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski