Davetiye
Yücel Balku
“Son Antlaşma”yı okumaya başlayan herkes onun sadece insanı içine çeken bir roman değil, aynı zamanda bir davetiye olduğunu hemen anlayacaktır. Okuyanı yolculuğa çıkmaya davet eden bir roman bu; üstelik iki nokta arasındaki mesafeyi tüketmekle sona erecek bir yolculuk değil. Zamanda ve mekanda yol alacağınız; tarihi, uygarlıkları ve bizzat “insan”ı alışılmışın dışında bir pencereden seyredip tüm bunlar üzerine yeniden düşünmek zorunda kalacağınız farklı bir yolculuk. Rotayı sadece kaptan biliyor. Ama bilinmedik yollara sapıyor diye ondan şikayet etmeye ne haliniz ne de vaktiniz olacak; altüst olmuş zaman ve mekan kavrayışınızı tekrar ayakları üzerinde görmekten başka bir şey istemeyeceksiniz. Sizce de fazlasıyla baştan çıkarıcı bir davet değil mi bu?
Bu yolculuğu beylik ulaşım araçları ile yapmak mümkün değil elbette. Bir grup bilim adamı/kadını Odysse adını verdikleri organik parçalardan oluşan bir bilgisayar, bir zaman makinesi yapar ve onunla ilk yolculuklarına çıkarlar ; hem de bizi de yanlarına alma nezaketini göstererek. İkinci Dünya Savaşını bildiğimizden daha önce bitirmeye çalışırlar. 1943 yılına gidip Büyük Sahra Çölünde bir iç deniz yaparlar. Bilinen bütün dengeler değiştiği için, o savaşı başka bir sona ulaştıran alternatif bir tarih gelişir. Sonra Adem ile Havva, Cennet Bahçesi, Süleyman ile Sabalı Belkıs, Musa, İbrahim, Nuh, vb. öykülerinin içinde buluruz kendimizi. Anlarız ki, aslında sadece zaman makinesinin roman kahramanlarını götürdüğü yerlerde; Hindistan’a ve Budizm’e, Güney Amerika’ya ve Maya dinine, uzay istasyonlarına ve geleceğin dinlerine, ayrıca zamanın kendisine doğru genişleyen bir coğrafyada değil; Tevrat öykülerinin içinde yolculuk ediyoruz: Cennet bahçesinin yapılması, Adem’in yapılması, Şeytan’ın onu kandırması, cennetten kovulma; her şey bir kere daha yaşanıyor gözümüzün önünde.
“Son Antlaşma” Tekvin (Çıkış) ve yaratılış konusunda alternatif bir bakış. Tarihte yazılmış belki de en ilginç kitap olan Tevrat’ın coğrafyası içinde bir zaman yolculuğu. Eski ve Yeni Ahit (Antlaşma) ‘e yönelik çok farklı bir yorum. Üstelik zaman makinesinin geçmişten ve gelecekten taşıdığı insanlardan (insanla birlikte taşınanları burada sayabilir miyiz?), renkli ve meşhur kişiliklerden (M. Monroe vb.), yazılı olmayan bir tarihe tanıklık etmekten kaynaklanan baş dönmemiz biraz hafiflediğinde anlıyoruz ki, Can Eryümlü Son Antlaşma’da insanı, sadece insanı anlatıyor. Var olduğundan bu yana, hatta geleceğe değin, insan oluşun esasları üzerinde düşünüyor; farklılaşmaları, benzerlikleri, çatışmaları, tapınma kültürleri ve daha bir çok yönü ile insanın bu dünyadaki macerasını yeniden anlamlandırma çabasına girişiyor. Bu yolculuk davetine icabet edenler insanlık tarihinin en eski, en temel sorularını kendi kendilerine bencileyin bir daha soracaklar: “Biz neyiz?”, “Kimiz?”
Can Eryümlü, “Son Antlaşma”nın kurgu-bilime yaklaşan, hatta fantastik edebiyatın diğer alt türleri ile de kimi zaman öpüşüp koklaşan kurgusunu hayranlık uyandıracak bir beceri ile inşa ettiği gibi, bu kurguyu insan merkezli tutmak gibi nadir görebildiğimiz çetin bir işi de başarıyor. Hayal gücü inanılmaz ölçüde zengin, alt-üst edici ve baştan çıkarıcı. Gösterişsiz ama duru dili bu tür bir romana çok yakışıyor, okuyucunun (sayın yolcular!) kurgunun gücünü açıkça hissetmesini sağlıyor.
Kuşkusuz, bu davetiye tek bir yolculuk için değil. Okuduktan sonra çıkılabilecek yolculukların sayısı ancak kişinin kendisiyle sınırlanabilir. Ben bu davete icabet eden insanların ilklerinden olduğum için kendimi şanslı sayıyorum. Müteakip yolculuklarda kendi ufuk çizgime, er ya da geç, dokunacağımı bilmek içimi ürpertse de…
Yayına Hazırlayan: Yücel Balku
Düzelti: Yücel Balku
Tasaryım: Faruk Ulay
Tasarım Uygulama: Yekta Kopan
Kapak Resmi: Marc Chagall
Türü: Roman
© Aralık 2001 altKitap ve Can Eryümlü
Davetiye
Yücel Balku
“Son Antlaşma”yı okumaya başlayan herkes onun sadece insanı içine çeken bir roman değil, aynı zamanda bir davetiye olduğunu hemen anlayacaktır. Okuyanı yolculuğa çıkmaya davet eden bir roman bu; üstelik iki nokta arasındaki mesafeyi tüketmekle sona erecek bir yolculuk değil. Zamanda ve mekanda yol alacağınız; tarihi, uygarlıkları ve bizzat “insan”ı alışılmışın dışında bir pencereden seyredip tüm bunlar üzerine yeniden düşünmek zorunda kalacağınız farklı bir yolculuk. Rotayı sadece kaptan biliyor. Ama bilinmedik yollara sapıyor diye ondan şikayet etmeye ne haliniz ne de vaktiniz olacak; altüst olmuş zaman ve mekan kavrayışınızı tekrar ayakları üzerinde görmekten başka bir şey istemeyeceksiniz. Sizce de fazlasıyla baştan çıkarıcı bir davet değil mi bu?
Bu yolculuğu beylik ulaşım araçları ile yapmak mümkün değil elbette. Bir grup bilim adamı/kadını Odysse adını verdikleri organik parçalardan oluşan bir bilgisayar, bir zaman makinesi yapar ve onunla ilk yolculuklarına çıkarlar ; hem de bizi de yanlarına alma nezaketini göstererek. İkinci Dünya Savaşını bildiğimizden daha önce bitirmeye çalışırlar. 1943 yılına gidip Büyük Sahra Çölünde bir iç deniz yaparlar. Bilinen bütün dengeler değiştiği için, o savaşı başka bir sona ulaştıran alternatif bir tarih gelişir. Sonra Adem ile Havva, Cennet Bahçesi, Süleyman ile Sabalı Belkıs, Musa, İbrahim, Nuh, vb. öykülerinin içinde buluruz kendimizi. Anlarız ki, aslında sadece zaman makinesinin roma... tümünü göster
e-kitap
AltKitap tarafından yayınlandı