Rona Aybayın Robert Owen kitabı, ilk yayınlanışından otuz beş yıl sonra, bir kez daha okurun karşısına çıkıyor.Çağdaş sosyalizmin öncülerinden, işçi hakları, sosyal güvenlik, eğitimbilim, çocuk hakları gibi çeşitli alanlarda pek çok çağdaş gelişmenin ilk örneklerini veren Robert Owenin düşüncelerini yaşama geçirme mücadelesinde başarıları kısa ömürlü olmuşsa da, ölümünün üzerinden neredeyse bir buçuk yüzyıl geçmiş bu büyük insanın ışığı bugün bile yüreğimizi ısıtacak bir umut kaynağına dönüşüyor. TADIMLIKRobert Owen çağcıl işçi sınıfının çocukluk döneminin düşünürü ve eylemcisi. Kendisi bir kapitalist. Emek gücünü ne denli sömürürse, kazancının o ölçüde artacağını biliyor. Üstelik bunu çok iyi başarıyor da. Ne var ki, bu başarısını gözlemleyip sorguladıkça, kurulmakta olan dev üretim düzenini çok yakından tanıyan bir hesap adamının ussallığıyla, sömürü gerçeğini bütün çıplaklığıyla görüyor. Bu gerçek karşısında, kişi olarak dürüstlüğü, duyuncunun (vicdanının) sesi, aktöresi, insan sevgisi onu sosyalizme sürüklüyor. Böylece, çalışma yaşamının başlarında çok başarılı bir kapitalist iken, yaşamının geri kalan bölümünü, sömürüsüz inanlığın, dolayısıyla da işçi sınıfının bayraktarı olarak sürdürüp noktalıyor. Rona Aybayın kitabı bize bu ilginç dönüşümü hem anlamamız, hem de değerlendirmemiz için gerekli bütün ipuçlarını veriyor.
Rona Aybayın Robert Owen kitabı, ilk yayınlanışından otuz beş yıl sonra, bir kez daha okurun karşısına çıkıyor.Çağdaş sosyalizmin öncülerinden, işçi hakları, sosyal güvenlik, eğitimbilim, çocuk hakları gibi çeşitli alanlarda pek çok çağdaş gelişmenin ilk örneklerini veren Robert Owenin düşüncelerini yaşama geçirme mücadelesinde başarıları kısa ömürlü olmuşsa da, ölümünün üzerinden neredeyse bir buçuk yüzyıl geçmiş bu büyük insanın ışığı bugün bile yüreğimizi ısıtacak bir umut kaynağına dönüşüyor. TADIMLIKRobert Owen çağcıl işçi sınıfının çocukluk döneminin düşünürü ve eylemcisi. Kendisi bir kapitalist. Emek gücünü ne denli sömürürse, kazancının o ölçüde artacağını biliyor. Üstelik bunu çok iyi başarıyor da. Ne var ki, bu başarısını gözlemleyip sorguladıkça, kurulmakta olan dev üretim düzenini çok yakından tanıyan bir hesap adamının ussallığıyla, sömürü gerçeğini bütün çıplaklığıyla görüyor. Bu gerçek karşısında, kişi olarak dürüstlüğü, duyuncunun (vicdanının) sesi, aktöresi, insan sevgisi onu sosyalizme sürüklüyor. Böylece, çalışma yaşamının başlarında çok başarılı bir kapitalist iken, yaşamının geri kalan bölümünü, sömürüsüz inanlığın, dolayısıyla da işçi sınıfının bayraktarı olarak sürdürüp noktalıyor. Rona Aybayın kitabı bize bu ilginç dönüşümü hem anlamamız, hem de değerlendirmemiz için gerekli bütün ipuçlarını veriyor.