Steven Nadlerin biyografik çalışması sadece Spinozayı anlatmıyor; Hollanda tarihini, Yahudileri, ilgi ve heyecanla birbirlerini tanımak isteyen Avrupalı bilim adamlarını, din ve mezhep kavgalarını, şiddeti ve türlü hoşgörüsüzlükleri resmediyor.Spinoza, çağdaş yorumcularından Antonio Negrinin yazdığı gibi çağının bir anomalisidir. Üstelik 17. yüzyıl Hollandası gibi bir başka anomalinin içinde yaşamaktadır: Din savaşlarıyla ve despotik-merkantilist rejimlerin iktidarları altında sarsılan Avrupanın en özgür, dolayısıyla en hoşgörülü diyarı... Spinoza, üçüncü kez de anomalidir: Çok değil 23 yaşında, dinsel ve ticari eğitim aldığı sinagog mektebinden, dahası cemaatten ve hayattan ihraç edilir. Başından geçen bir aforozdur ve korkunçtur, çünkü hiçbir Yahudi onunla herhangi bir ilişkiye giremeyecek, sokakta ona dört metreden fazla yaklaşmayacak, yazdığı hiçbir şeyi okumaya kalkışmayacaktır. Artık yalnızdır, Hollandanın sunduğu burjuva şanslarını tadabilen gruplara yaklaşır önce; ardından da Descartes felsefesinden etkilenen bazı entelektüel çevrelere... Amsterdamı, özellikle bir Yahudi fanatik tarafından uğradığı hançerli saldırının ardından terk etmiştir. Söylendiği kadarıyla, hoşgörüsüzlüğün ne mene bir şey olduğunu hep hatırda tutabilmek için, hançerle yırtılmış mantosunu da yanında taşıyarak.
Steven Nadlerin biyografik çalışması sadece Spinozayı anlatmıyor; Hollanda tarihini, Yahudileri, ilgi ve heyecanla birbirlerini tanımak isteyen Avrupalı bilim adamlarını, din ve mezhep kavgalarını, şiddeti ve türlü hoşgörüsüzlükleri resmediyor.Spinoza, çağdaş yorumcularından Antonio Negrinin yazdığı gibi çağının bir anomalisidir. Üstelik 17. yüzyıl Hollandası gibi bir başka anomalinin içinde yaşamaktadır: Din savaşlarıyla ve despotik-merkantilist rejimlerin iktidarları altında sarsılan Avrupanın en özgür, dolayısıyla en hoşgörülü diyarı... Spinoza, üçüncü kez de anomalidir: Çok değil 23 yaşında, dinsel ve ticari eğitim aldığı sinagog mektebinden, dahası cemaatten ve hayattan ihraç edilir. Başından geçen bir aforozdur ve korkunçtur, çünkü hiçbir Yahudi onunla herhangi bir ilişkiye giremeyecek, sokakta ona dört metreden fazla yaklaşmayacak, yazdığı hiçbir şeyi okumaya kalkışmayacaktır. Artık yalnızdır, Hollandanın sunduğu burjuva şanslarını tadabilen gruplara yaklaşır önce; ardından da Descartes felsefesinden etkilenen bazı entelektüel çevrelere... Amsterdamı, özellikle bir Yahudi fanatik tarafından uğradığı hançerli saldırının ardından terk etmiştir. Söylendiği kadarıyla, hoşgörüsüzlüğün ne mene bir şey olduğunu hep hatırda tutabilmek için, hançerle yırtılmış mantosunu da yanında taşıyarak.