Sürdüler Sürgün Oldum, Abhazyadan sürülen halkın irili ufaklı teknelerle güç koşullarda Kuzey Karadeniz kıyılarına çıkışıyla başlayan bir roman. Adige, Ubıh ve Abhazların, yani Çerkeslerin Osmanlı topraklarındaki serüvenini anlatıyor. Yıl 1864. İlkokula başlamadan önce çocukluğumun geçtiği Sapancada tanıdığım Çerkesler, kendine özgü kültür ve davranışları olan bir topluluktu. Çerkes toplantılarında çalınan armonikaya ayak uyduran danslarıyla başımızı döndüren rüya gibi genç kızlar, uçar gibi dans eden delikanlılar hepimizin hayranlığını çekerdi. Dans eşlerini genç kızların seçmesine şaşkınlıkla bakar, sonra da erkeklerle kadınlar arasındaki mesafeye şaşardık. Yemeklerde erkekler oturur, sadece kadınlar hizmet ederdi. Misafirperverlikleri dillere destandı. Ama erkek kadın arasında kaç göç yoktu. Her şeyleri çok temiz, çok özenliydi. Gururlarına çok düşkün oldukları bilinirdi. Hayri Ersoyun romanında bir Çerkes topluluğunun bütün özellikleri işlenmiş. Öyle ki Çerkesleri hiç tanımayan biri bile bu romanın karakterlerinde bir halkın ruhunu çok iyi tanıyacak, o acı sürgün döneminde, hastalıklar, ölümler, yoksunluklarla boğuşurken, nasıl bir sosyal terbiye içinde birbirlerine dayanak olduklarını görebilecek. Kafkas halkları, Balkan halkları, Anadoluya her yandan gelen insanlar bugün ulusumuzun gücünü oluşturuyor. Birbirimizi daha iyi tanımak, daha iyi anlamak, birbirimizden güç almak, bugün her zamankinden daha çok gereksinme duyduğumuz dayanışmamızdır. Hayri Ersoyun romanının bu sürece önemli bir katkı yapacağını düşünüyorum. Bu başlangıcın devamını diliyorum ve bekliyorum. Dr. Erdal ATABEK
Sürdüler Sürgün Oldum, Abhazyadan sürülen halkın irili ufaklı teknelerle güç koşullarda Kuzey Karadeniz kıyılarına çıkışıyla başlayan bir roman. Adige, Ubıh ve Abhazların, yani Çerkeslerin Osmanlı topraklarındaki serüvenini anlatıyor. Yıl 1864. İlkokula başlamadan önce çocukluğumun geçtiği Sapancada tanıdığım Çerkesler, kendine özgü kültür ve davranışları olan bir topluluktu. Çerkes toplantılarında çalınan armonikaya ayak uyduran danslarıyla başımızı döndüren rüya gibi genç kızlar, uçar gibi dans eden delikanlılar hepimizin hayranlığını çekerdi. Dans eşlerini genç kızların seçmesine şaşkınlıkla bakar, sonra da erkeklerle kadınlar arasındaki mesafeye şaşardık. Yemeklerde erkekler oturur, sadece kadınlar hizmet ederdi. Misafirperverlikleri dillere destandı. Ama erkek kadın arasında kaç göç yoktu. Her şeyleri çok temiz, çok özenliydi. Gururlarına çok düşkün oldukları bilinirdi. Hayri Ersoyun romanında bir Çerkes topluluğunun bütün özellikleri işlenmiş. Öyle ki Çerkesleri hiç tanımayan biri bile bu romanın karakterlerinde bir halkın ruhunu çok iyi tanıyacak, o acı sürgün döneminde, hastalıklar, ölümler, yoksunluklarla boğuşurken, nasıl bir sosyal terbiye içinde birbirlerine dayanak olduklarını görebilecek. Kafkas halkları, Balkan halkları, Anadoluya her yandan gelen insanlar bugün ulusumuzun gücünü oluşturuyor. Birbirimizi daha iyi tanımak, daha iyi anlamak, birbirimizden güç almak, bugün her zamankinden daha çok gereksinme duyduğumuz dayanışmamızdır. Hayri Ersoyun romanının bu s... tümünü göster
buruk başlayan bir hikaye. Bir milletin ikinci vatanına gelişi ve kaynaşıp kök salışının hikayesi. Ben diyorum ki "atavatanı" nı terkedip yeni anavatanlarındaki tutunuşlarının ve herşeye karşın onurlu, dik duruşlarının kısa bir filmi.