Ülkemizde ve hatta dünyada bu konuyla ilgili olarak yayınlanan kitapların başlıkları genellikle Yahudiler ve Araplardır. Yazar eserinde buna özellikle vurgu yaparak, başlığı rastgele atmadığını, çünkü Araplar varken Yahudilerin henüz tarihte yer almadıklarını kaydetmektedir.Kitabı okuduğunuz zaman karşınıza iki İbrahim, iki Musa ve iki Tevrat çıkacaktır. Bunlardan birisi gerçek, diğeri sahte ve uydurmadır. Kuranda sözü edilen İsrail oğullarıyla Yahudiler aynı halk değildir. Bugüne kadar Tevrata dayandırılmış bir tarih okutulduğu için, biz, onları hep aynı halk diye bilir, Araplarla Yahudileri de amcaoğulları olarak görürdük. Halbuki gerçek hiç de öyle değil. Bir kere kavm-i Musa dediğimiz İsrail oğulları Mısırı istila eden çoban kralların yani Heksosların bakiyeleri, tek Tanrıya inanan Mısırlı askerler ve efendilerinden kaçan kölelerden ibaretti. Yahudiler ise MÖ. 8-7. Yüzyıllarda ortaya çıkmış küçük bir halktır. Tevratta geçen Abiriler veya Batı dillerindeki şekliyle Habirular kesinlikle İbranilere değil, göçebe halklara işaret etmektedir. Kaldı ki, İbranice dahi MÖ. VIII. Yüzyılda Aramicenin bozulmuş bir şekli olarak ortaya çıkmıştır.. Tevrata kalırsa Musaya indirilen kitap Aramice gönderilmiştir. İyi ama, Musa firavunun sarayına bir bebek olarak geldi. Sarayda büyüdü. Orada Kıpticeden başka dil konuşulmuyordu. Dolayısıyla Musa ne İbranice bilirdi, ne de Aramice. Allahınsa gönderdiği bir peygambere anlamadığı bir dille kitap indirmesi zaten düşünülemez. Hz. İbrahimle Musa dönemi arasında 600, yine İbrahimle Yahudiler arasında 1300 yıllık bir zaman dilimi vardır. Yahudilerin Allahın seçkin halkı olduğu, Tanrının Filistini onlara vaadedilmiş topraklar olarak verdiği iddiası da tamamıyla Tevrata dayalı tarihî bir yalandır. Yahudilerin tanrısı Yahve (veya Yahova) aslında Arap Kaysi kabilesinin büyük tanrısının adıdır. Yahudilikle Museviliği birbirine karıştırmamak gerekir. Yahudi, etnik bir addır. Musevilik ise bir dindir. Musevi ümmet vardır ve dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış olan Yahudiler sadece aynı dine mensup olan insanlardır, ama aralarında herhangi bir etnik bağ yoktur. Renkleri ve dilleri dahi başkadır. Bu kitap, kırk yıllık bir çalışmanın ürünüdür ve bu haliyle tarihen doğru zannettiğimiz pek çok bilgiyi altüst edecek orijinal çıkış ve hükümler içermektedir.
Ülkemizde ve hatta dünyada bu konuyla ilgili olarak yayınlanan kitapların başlıkları genellikle Yahudiler ve Araplardır. Yazar eserinde buna özellikle vurgu yaparak, başlığı rastgele atmadığını, çünkü Araplar varken Yahudilerin henüz tarihte yer almadıklarını kaydetmektedir.Kitabı okuduğunuz zaman karşınıza iki İbrahim, iki Musa ve iki Tevrat çıkacaktır. Bunlardan birisi gerçek, diğeri sahte ve uydurmadır. Kuranda sözü edilen İsrail oğullarıyla Yahudiler aynı halk değildir. Bugüne kadar Tevrata dayandırılmış bir tarih okutulduğu için, biz, onları hep aynı halk diye bilir, Araplarla Yahudileri de amcaoğulları olarak görürdük. Halbuki gerçek hiç de öyle değil. Bir kere kavm-i Musa dediğimiz İsrail oğulları Mısırı istila eden çoban kralların yani Heksosların bakiyeleri, tek Tanrıya inanan Mısırlı askerler ve efendilerinden kaçan kölelerden ibaretti. Yahudiler ise MÖ. 8-7. Yüzyıllarda ortaya çıkmış küçük bir halktır. Tevratta geçen Abiriler veya Batı dillerindeki şekliyle Habirular kesinlikle İbranilere değil, göçebe halklara işaret etmektedir. Kaldı ki, İbranice dahi MÖ. VIII. Yüzyılda Aramicenin bozulmuş bir şekli olarak ortaya çıkmıştır.. Tevrata kalırsa Musaya indirilen kitap Aramice gönderilmiştir. İyi ama, Musa firavunun sarayına bir bebek olarak geldi. Sarayda büyüdü. Orada Kıpticeden başka dil konuşulmuyordu. Dolayısıyla Musa ne İbranice bilirdi, ne de Aramice. Allahınsa gönderdiği bir peygambere anlamadığı bir dille kitap indirmesi zaten düşünülemez. Hz. İbrahimle Musa d... tümünü göster