Avrasyanın her köşesinde bir kasırga gibi esen Timur, ya da Aksak Timur anlamına gelen Farsça Timur-i lengden Türkçeye yansıdığı şekliyle Timurlenk, bozkır fatihlerinin sonuncusuydu. Egemenliğini 1370de Cengizin Moğol İmparatorluğunun kalıntıları üzerine kurmuş ve ölümüne dek durmaksızın fetihlerini sürdürmüştü. Orduları, 1382den 1405e kadar, kimi şehirleri yerle bir edip kimilerini esirgeyerek, Delhiden Moskovaya, Orta Asyanın Tiyen Şan dağlarından Anadolu Toroslarına kadar tüm Avrasyayı hallaç pamuğu gibi attı. Timur, seferlerinin ulaştığı muazzam mesafelere rağmen, Moğol İmparatorluğunun sınırları dışına pek az çıktı, seferler düzenlediği Suriye, Anadolu ve Hindistan toprakları da yine bozkır geleneğinden gelen Türk hanedanları tarafından yönetiliyordu. Timur muhtemelen 1320-1330larda, Maveraünnehirde, Semerkand yakınlarında doğdu. Maveraünnehir o sıralar Cengiz Hanın ikinci oğlu Çağadayın hükümdarı olduğu Çağaday hanlığının bir parçasıydı ve Timurun mensubu olduğu Barlas kabilesi, Cengiz Han konfederasyonunun Moğol Barulas kabilesinden geliyordu. Maveraünnehirdeki bütün kabileler göçebeydiler ve yerleşik nüfusla da yakın ilişkileri vardı. Üstelik İslamiyeti kabul ederek İslam kültürünün de bir parçası olmuşlardı. Timurun başına geçtiği kabile konfederasyonu da, geçmişteki Moğol İmparatorluğunun bir oluşumuydu. Moğol hükümdarlar hükmettikleri toprakların ihtiyaçlarına uyum sağlarken batı bozkırının göçebe Türkî kabileleri ile tarımsal bölgelerin yerleşik nüfusunu birleştirerek yeni bir kültür yaratmışlardı. Bu yeni kültürün konuşma dili Türkçe, dini İslam ve siyasi meşruiyeti de Moğoldu. Bu süreç, Türk-Moğol denilen ve bozkırın iki büyük kültürünü birleştiren, yeni bir miras ortaya çıkarmıştı. Beatrice Forbes Manz, bu çalışmasında Timuru bir göçebe hanedanın kurucusu ve çok yetenekli bir insan olarak ele alırken devlet kurma mekanizmaları, kabile politikalarının dinamikleri ve kişisel yönetimin doğası gibi daha geniş konuları da tartışıyor. Timurun iktidara geldiği kabile konfederasyonu içindeki siyasi kültürü inceleyerek, Timurun gevşek ve isyankâr bir yapıyı tek bir kişiye itaate dayalı disiplinli bir ordu haline nasıl getirdiğini araştırıyor. Beatrice Forbes Manz, ABD Tufts Üniversitesinde öğretim üyesi. Orta Asya ve İran siyasi kültürü ile Timur döneminin toplumsal ve kültürel yapısı alanlarında çalışmalar yapıyor.
Avrasyanın her köşesinde bir kasırga gibi esen Timur, ya da Aksak Timur anlamına gelen Farsça Timur-i lengden Türkçeye yansıdığı şekliyle Timurlenk, bozkır fatihlerinin sonuncusuydu. Egemenliğini 1370de Cengizin Moğol İmparatorluğunun kalıntıları üzerine kurmuş ve ölümüne dek durmaksızın fetihlerini sürdürmüştü. Orduları, 1382den 1405e kadar, kimi şehirleri yerle bir edip kimilerini esirgeyerek, Delhiden Moskovaya, Orta Asyanın Tiyen Şan dağlarından Anadolu Toroslarına kadar tüm Avrasyayı hallaç pamuğu gibi attı. Timur, seferlerinin ulaştığı muazzam mesafelere rağmen, Moğol İmparatorluğunun sınırları dışına pek az çıktı, seferler düzenlediği Suriye, Anadolu ve Hindistan toprakları da yine bozkır geleneğinden gelen Türk hanedanları tarafından yönetiliyordu. Timur muhtemelen 1320-1330larda, Maveraünnehirde, Semerkand yakınlarında doğdu. Maveraünnehir o sıralar Cengiz Hanın ikinci oğlu Çağadayın hükümdarı olduğu Çağaday hanlığının bir parçasıydı ve Timurun mensubu olduğu Barlas kabilesi, Cengiz Han konfederasyonunun Moğol Barulas kabilesinden geliyordu. Maveraünnehirdeki bütün kabileler göçebeydiler ve yerleşik nüfusla da yakın ilişkileri vardı. Üstelik İslamiyeti kabul ederek İslam kültürünün de bir parçası olmuşlardı. Timurun başına geçtiği kabile konfederasyonu da, geçmişteki Moğol İmparatorluğunun bir oluşumuydu. Moğol hükümdarlar hükmettikleri toprakların ihtiyaçlarına uyum sağlarken batı bozkırının göçebe Türkî kabileleri ile tarımsal bölgelerin yerleşik nüfusunu birleştir... tümünü göster
Karton Cilt, 1. baskı, 292 sayfa
2006 tarihinde, Kitap Yayınevi tarafından yayınlandı