Ülkemiz 1980li yıllardan bu yana toplumsal politikalardan yoksun bir dönem yaşıyor. Bu nedenle toplumsal dengeler bozulmuş bulunuyor. Emekçi kesimin ulusal gelirden almakta olduğu pay sürekli azalıyor. Yani hakça bir bölüşüm gerçekleşemiyor. Enflasyonla orantılı olarak oluşan bu durum, emekçi sınıfın, haklarını savunma konusunda güçsüzlüğünü ve dağınıklığını da açığa çıkarmakta ve ülkede toplumsal barışın bozulması tehlikesini artırmaktadır. Yüzyıllar boyunca denenmiş olan liberalciliğin geri dönüşü globalleşme, küreselleşme gibi deyimlerle bir yenilikmiş gibi hakların önüne getirilirken, yüzyıllar boyunca insanoğlunun bir tutkusunu, yani güçlünün zayıfı bulduğu yerde tutma, kurtuluşuna ve gelişmesine engel olma geleneğini sergilemiyor mu? Bu kitap her türlü sağlıklı çözümün toplumsal adalet ilkesi içinde aranmasını ısrarla savunarak bir yol çizmeye çalışıyor. Bu belki bir yenilik değildir. Ama yalnız başına bir ısrar bile olsa, umuyoruz ki toplumsal bir uyanışa katkı sağlar.
Ülkemiz 1980li yıllardan bu yana toplumsal politikalardan yoksun bir dönem yaşıyor. Bu nedenle toplumsal dengeler bozulmuş bulunuyor. Emekçi kesimin ulusal gelirden almakta olduğu pay sürekli azalıyor. Yani hakça bir bölüşüm gerçekleşemiyor. Enflasyonla orantılı olarak oluşan bu durum, emekçi sınıfın, haklarını savunma konusunda güçsüzlüğünü ve dağınıklığını da açığa çıkarmakta ve ülkede toplumsal barışın bozulması tehlikesini artırmaktadır. Yüzyıllar boyunca denenmiş olan liberalciliğin geri dönüşü globalleşme, küreselleşme gibi deyimlerle bir yenilikmiş gibi hakların önüne getirilirken, yüzyıllar boyunca insanoğlunun bir tutkusunu, yani güçlünün zayıfı bulduğu yerde tutma, kurtuluşuna ve gelişmesine engel olma geleneğini sergilemiyor mu? Bu kitap her türlü sağlıklı çözümün toplumsal adalet ilkesi içinde aranmasını ısrarla savunarak bir yol çizmeye çalışıyor. Bu belki bir yenilik değildir. Ama yalnız başına bir ısrar bile olsa, umuyoruz ki toplumsal bir uyanışa katkı sağlar.
300 sayfa