Bir dönem İttihat ve Terakki Cemiyetinin en faal üyelerinden olan Tunalı Hilmi (1871-1928), Jön Türklerin Abdülhamid sonrasında nasıl bir rejim kurulacağı konusunda bir mutabakatı ya da programı olmadığını fark edip ne yapılmalı sorusuna yanıt arayan aydınların başında gelir. Çokdinli, çokdilli, çokkültürlü imparatorluğun bir arada tutulmasının ancak ülkedeki bütün milletlerin haklarını güvence altına alan hukuki düzenlemeler ve anayasal garantilerle mümkün olduğunu belirtip, bu uğurda anayasa taslakları ve toplumsal bir arada yaşama programları geliştirmiştir. Benzer çabalarını Cumhuriyetin nasıl bir şekil alması gerektiği konusunda da sürdürmüş ve TBMMde (1920-1928) işçi-köylü hakları, eğitim hakkı, kadın hakları, çokpartili hayat ve daha birçok konuda o dönemde şiddetle karşı çıkılan fakat çoğu daha sonra günlük hayatımızın ayrılmaz parçası olacak önerilerde bulunmuştur. Bu kitap üç kıta, bir imparatorluk ve bir ulus-devlete yayılan bir hayatı ve hep döneminin birkaç adım ilerisinde olmuş bu aydını, yaşadığı dönemin oluşturduğu arka planın önünde, yazdığı eserler ve TBMMde yaptığı konuşmaları esas alarak anlatma çabasıdır.
Bir dönem İttihat ve Terakki Cemiyetinin en faal üyelerinden olan Tunalı Hilmi (1871-1928), Jön Türklerin Abdülhamid sonrasında nasıl bir rejim kurulacağı konusunda bir mutabakatı ya da programı olmadığını fark edip ne yapılmalı sorusuna yanıt arayan aydınların başında gelir. Çokdinli, çokdilli, çokkültürlü imparatorluğun bir arada tutulmasının ancak ülkedeki bütün milletlerin haklarını güvence altına alan hukuki düzenlemeler ve anayasal garantilerle mümkün olduğunu belirtip, bu uğurda anayasa taslakları ve toplumsal bir arada yaşama programları geliştirmiştir. Benzer çabalarını Cumhuriyetin nasıl bir şekil alması gerektiği konusunda da sürdürmüş ve TBMMde (1920-1928) işçi-köylü hakları, eğitim hakkı, kadın hakları, çokpartili hayat ve daha birçok konuda o dönemde şiddetle karşı çıkılan fakat çoğu daha sonra günlük hayatımızın ayrılmaz parçası olacak önerilerde bulunmuştur. Bu kitap üç kıta, bir imparatorluk ve bir ulus-devlete yayılan bir hayatı ve hep döneminin birkaç adım ilerisinde olmuş bu aydını, yaşadığı dönemin oluşturduğu arka planın önünde, yazdığı eserler ve TBMMde yaptığı konuşmaları esas alarak anlatma çabasıdır.