Anadoluda tasavvuf, Türkiye Selçukluları döneminde büyük bir gelişme kaydetti. Başkent Konyaya İslâm âleminin değişik yerlerinden mutasavvıflar gelmiş, buradan ülkenin hemen her tarafına gönderdikleri temsilcileri aracılığıyla kendi görüşlerini yaymışlardır. Bu dönemde Anadolu, köy köy, kasaba kasaba ve şehir şehir, değişik görüşleri temsil eden mutasavvıflann faaliyet alanı olmuş; bunlar, Türk insanının İslâm kimliği kazanmasında önemli rol oynamışlardır. Mutasavvıflann Anadoludaki faaliyetleri Beylikler Döneminde de sürmüş; özellikle Osmanlı Devletinin kuruluşunda etkili olmuşlardır.Osmanlı Devleti, XV. yüzyılın sonlarına kadar birkaç marjinal grup dışında tasavvufun hemen her koluna değer vermiş, yeni fethedilen topraklarda mutasavvıfların yapılanmasını teşvik etmiştir. XV. yüzyılın ikinci yansında, günümüzde Alevîlik olarak bilinen Safevîliğin tarikat olarak ortaya çıkması ve Safevî hanedanının devlet kurması için bu tarikatın halifelerinin Osmanlılar aleyhine bu devletin sınırları içinde faaliyetlerde bulunması yüzünden tüm tasavvufî hareketler kontrol altına alınmaya çalışılmış; Osmanlı Devleti, medrese eğitimini öne çıkararak tarikatların faaliyet alanını sınırlama yönüne gitmiştir. Bu durum, tasavvufun duraklama dönemine girmesine neden olmuş; tarikatların büyük çoğunluğu zamanla eski önemlerini ve itibarlarını yitirmişlerdir. Bununla birlikte çok sayıda tarikat, Cumhuriyet Dönemine kadar tekke ve zaviyelerde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
Anadoluda tasavvuf, Türkiye Selçukluları döneminde büyük bir gelişme kaydetti. Başkent Konyaya İslâm âleminin değişik yerlerinden mutasavvıflar gelmiş, buradan ülkenin hemen her tarafına gönderdikleri temsilcileri aracılığıyla kendi görüşlerini yaymışlardır. Bu dönemde Anadolu, köy köy, kasaba kasaba ve şehir şehir, değişik görüşleri temsil eden mutasavvıflann faaliyet alanı olmuş; bunlar, Türk insanının İslâm kimliği kazanmasında önemli rol oynamışlardır. Mutasavvıflann Anadoludaki faaliyetleri Beylikler Döneminde de sürmüş; özellikle Osmanlı Devletinin kuruluşunda etkili olmuşlardır.Osmanlı Devleti, XV. yüzyılın sonlarına kadar birkaç marjinal grup dışında tasavvufun hemen her koluna değer vermiş, yeni fethedilen topraklarda mutasavvıfların yapılanmasını teşvik etmiştir. XV. yüzyılın ikinci yansında, günümüzde Alevîlik olarak bilinen Safevîliğin tarikat olarak ortaya çıkması ve Safevî hanedanının devlet kurması için bu tarikatın halifelerinin Osmanlılar aleyhine bu devletin sınırları içinde faaliyetlerde bulunması yüzünden tüm tasavvufî hareketler kontrol altına alınmaya çalışılmış; Osmanlı Devleti, medrese eğitimini öne çıkararak tarikatların faaliyet alanını sınırlama yönüne gitmiştir. Bu durum, tasavvufun duraklama dönemine girmesine neden olmuş; tarikatların büyük çoğunluğu zamanla eski önemlerini ve itibarlarını yitirmişlerdir. Bununla birlikte çok sayıda tarikat, Cumhuriyet Dönemine kadar tekke ve zaviyelerde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.