Bu kitap, Türkiye toplumunun modernleşme çabalarının önemli bir boyutu üzerinde duruyor; kırdan kente göçün doğurduğu gecekondulaşma ile yaşanan toplumsal dönüşüm ve kentleşme olgusunu inceliyor. Kemal H. Karpat, bu süreci kırsal nüfusun kentlere akını ve kentleri kırsallaştırıp köylüleştirmesi gibi sığ bir çerçevede değil, Türkiyenin yaşadığı daha büyük ölçekli toplumsal ve iktisadi dönüşümünün bir yansıması olarak ele alıyor. Türkiyede Toplumsal Dönüşüm gecekondulaşmayı, geleneksel kentsel toplumun değer yargılarıyla basitçe omuzlamak yerine, derin bir tarihsel kavrayış içinde, evrensel ve kuramsal boyutunu ihmal etmeden, özgün bir yaklaşım ve üslupla inceleyen ilk ve ender çalışmalardan biridir. Kırsal göç ve kentleşme sürecini aktörlerin gözüyle anlatmaya çalışan Karpat, bir yandan o insanların yozlaşmadan değişme, bozulmadan dönüşme ve yeni bir ulusal varoluş ve kültür üretme çabalarına tanıklık ederken, bir yandan da bilim adamı mesafesini sevecen bir titizlikle koruyor. Kemal H. Karpat, çok yönlü bilim adamı kimliğinin kendisine sağladığı geniş kavrayışı, bu sefer yetkin bir toplumbilimci olarak kullanıyor. Bu öncü çalışmayı, yine bir toplumbilimcinin titiz çevirisiyle okuyucularımıza sunuyoruz.
Bu kitap, Türkiye toplumunun modernleşme çabalarının önemli bir boyutu üzerinde duruyor; kırdan kente göçün doğurduğu gecekondulaşma ile yaşanan toplumsal dönüşüm ve kentleşme olgusunu inceliyor. Kemal H. Karpat, bu süreci kırsal nüfusun kentlere akını ve kentleri kırsallaştırıp köylüleştirmesi gibi sığ bir çerçevede değil, Türkiyenin yaşadığı daha büyük ölçekli toplumsal ve iktisadi dönüşümünün bir yansıması olarak ele alıyor. Türkiyede Toplumsal Dönüşüm gecekondulaşmayı, geleneksel kentsel toplumun değer yargılarıyla basitçe omuzlamak yerine, derin bir tarihsel kavrayış içinde, evrensel ve kuramsal boyutunu ihmal etmeden, özgün bir yaklaşım ve üslupla inceleyen ilk ve ender çalışmalardan biridir. Kırsal göç ve kentleşme sürecini aktörlerin gözüyle anlatmaya çalışan Karpat, bir yandan o insanların yozlaşmadan değişme, bozulmadan dönüşme ve yeni bir ulusal varoluş ve kültür üretme çabalarına tanıklık ederken, bir yandan da bilim adamı mesafesini sevecen bir titizlikle koruyor. Kemal H. Karpat, çok yönlü bilim adamı kimliğinin kendisine sağladığı geniş kavrayışı, bu sefer yetkin bir toplumbilimci olarak kullanıyor. Bu öncü çalışmayı, yine bir toplumbilimcinin titiz çevirisiyle okuyucularımıza sunuyoruz.