Londra’nın fakir mahallerinde yaşayan, her türlü haktan yoksun ezilen bir halkın romanı Uçurum İnsanları.1902 yazında İngiltere’ye ilk seyahatini yapan London, kılık değiştirerek Londra’nın Doğu Yakası’nda iki ay yaşadı. Karınlarının doymasından başka bir şey istemeyen alt sınıftan insanların arasına karıştı, onlarla birlikte yaşayarak, gözlemlerini edebi bir dille aktardı. Toplumsal adaletsizliği tüm yalınlığıyla gözler önüne seren Uçurum İnsanları önemli bir klasik eser olma özelliğini hâlâ koruyor.
“Benim başka hiçbir kitabım genç kalbimi yoksulluğun böylesi kadar burkmadı.”
- Jack London
Londra’nın fakir mahallerinde yaşayan, her türlü haktan yoksun ezilen bir halkın romanı Uçurum İnsanları.1902 yazında İngiltere’ye ilk seyahatini yapan London, kılık değiştirerek Londra’nın Doğu Yakası’nda iki ay yaşadı. Karınlarının doymasından başka bir şey istemeyen alt sınıftan insanların arasına karıştı, onlarla birlikte yaşayarak, gözlemlerini edebi bir dille aktardı. Toplumsal adaletsizliği tüm yalınlığıyla gözler önüne seren Uçurum İnsanları önemli bir klasik eser olma özelliğini hâlâ koruyor.
“Benim başka hiçbir kitabım genç kalbimi yoksulluğun böylesi kadar burkmadı.”
- Jack London
bir yazar ilgintereyi ancak bu kadar kötü tasvir edebilir anlattıkları doğru yannış mı ama gerçeklık payı mutlaka vardır eğer okumadıysanız çok şey kaybetmemişsinnzdir
Güzel bir araştırma kitabı. Birazcık zorlandım bitirmekte ama gerçekten güzel yazılmış.
İngilterenin karanlık sokaklarını aydınlatan bir kitap.
'Uçurum İnsanları' Jack London'ın büyük bir yazar oluşunun kanıtı. Sadece hissederek değil yaşayarak yazdığı bir eser.
1902 yılında dönemin altın çağını yaşayan Londra'nın, Doğu yakası diye adlandırılan semtinde aç, evsiz, yoksul ve işçi sınıfının arasına onlardan biri gibi karışan yazar, deneyimlerini ve gördüklerini kaleme almış ve kitap 1903 yılında basılmıştır.
Kitapta yazar tek göz odalarda yaşam mücadelesi veren aileler, sokaklarda yaşamaya çalışan ve gece uyumanın yasak olduğu parklarda banklarda sabahlayan evsizler, iş bulacak kadar şanslı olup da ailesine bakmaya çalışan insanların hayatları mücadeleleri anlatıyor. London bu insanların hayatlarını irdeliyor, mahkemelere giderek davaları inceliyor, gazetelerden araştırma yaparak yaşanan insanlık ayıbını, yüksek kesimin ve yerel gazetelerin yokmuş gibi gösterdiği sorunları gözler önüne seriyor.
Jack London'ın 26 yaşında yazdığı bu kitapta beni ağlatan bölümlerden birini paylaşmak istiyorum:
"Size son anlatacağım bu savaşa umutsuzca katılan on yedi yaşındaki Harriet olacak Harriet A. Walker. Bir emaye fabrikasında çalışırken hastalanmış, babası ve kardeşi aç olduğundan hastalığını saklamış ve her gün altı kilometre yürüyerek işine gidip gelmiştir. Ölümüyse on yedi yaşını bitirmeden olmuştur."
Jack London'in yokluğu, yoksulluğu, sefaleti yüzümüze yüzümüze vurduğu eseri. Kitap yogun şekilde acı içeriyor dikkat. ⚠️
Yazar, eserinde Ingiltere 'de Londra'nin Dogu Yakası'ndaki icler acisi durumu tipki onlardan biriymiş gibi gezerek, gozlemleyerek okuyucuya aktarmış. Bati yakasi ile Dogu yakası arasinda sosyal,ekonomik ve insani acidan ucurum var. Zira Dogu yakasindakiler UCURUM INSANLARI'dir.
Okudugum yuzlerce kitap icerisinde acinin ve yoklugun bu denli yurek burkan sekilde tasvir edildigi ikinci bir eser daha gormedim. Bircok hadise ,ortaya konulan bircok tablo canimi feba halde sıktı, huzunlendirdi. Yazarin betimlemelerdeki basarisi eseri oldukca daha etkileyici ve huzunlendirici kılmış. Zaten Jack London'in sosyal konularda yazmakta ne kadar yetkin oldugunu daha onceki eserlerinde tecrube edinmiştim.
Kitapta ciddi sekilde donemin hukumetine ciddi elestiriler de mevcut. Sistemi sorgulayan, insanın düştüğü durumu gozumuze gozumuze sokan bir eser olmus. Okuduktan sonra insanin haline sukretmesine vesile olacak bir kitap oldugu aşikar. Yazarin Dogu Yakasi'nda bizzatihi halktan biri gibi sokaklarda gezmesi, yoksul evlerinde kalmasi, sefil durumda olmasi durumu daha iyi idrak etmemizi saglamis. Insanlarin acliktan maruz kaldiklari durum, hayatlarindan sogumasi ,canlarina kiymasi vs vs gercek anlamda fazlaca dram iceriyor. Hele ki beni en cok vuran bölüm, evi odasi haşareler tarafından basilmis, ölümünün farkina cok sonradan varilmis ve vucudunu haşerelerin kapladigi kadıncağız oldu. Bunun uzerine ciddi manada hayati sorgulamadim degil. Çünkü bu kitap degil, hayatin kendisi. Dunyanin bilmedigimiz, gitmediğimiz herhangi bir yerinde bu tablolarla karsilasmak cok mumkun. Gunesin doğuşu herkes icin romantik bir anlam ifade etmiyor ne yazik ki.
Dunyada genel anlamda hegemonya belirli bir cevrede. Ve digerleri yani bizler bu egemen güce hizmet etmekteyiz maalesef. Kitapta yer alan şu cümleye sonuna kadar katılıyorum. " Çok sayida insanin bir tek kişiye elbise dikmek icin calismasi yuzunden bunca insan elbisesiz kalıyor. " Durum tam da bundan ibaret. Dibine kadar yokluk, dibine kadar yoksulluk. Ucurum Insanlari her sayfasiyla aciyi bize nüfuz eden , cokerten bir eser. Okuyunuz efenim. 👍👏
Karton Cilt, 271 sayfa
Kasım2005 tarihinde, Alfa Yayınları tarafından yayınlandı