Cumhuriyetin ilk yıllarında, ulusal bir aydın tipi yaratılmaya çalışılmamış denemez! Ulusal bir bileşim kaygısı da görülüyor! Ne var ki, Mustafa Kemalin ölümünden sonra, Türk kültürünü Yunan/Latin tabanına oturtmak eğilimi, aktarımcı ve malumatfuruş aydın türünü yeniden tedavüle çıkarıyor. Üstelik, bürokrasiyle adeta özdeşleştirerek! Sonucunu görüyoruz: yarım asrı geçen cumhuriyet tarihinde, kültür hayatı, elli milyonluk ülkede, yüz bilemedin beş yüz bin kişiyi ilgilendiren bir darlıkta kalmıştır. Cumhuriyetin en büyük başarısızlıklarından birisi bu! Orijinal ulusal kültür bileşimi yapamıyor, bir, eldeki taklit kültürü de -halka yabancılaştığından kesinlikle demokratikleştiremiyor, iki. Bu ikisi birbirinin sebep ve sonucu mudur, düşününüz! Ama aydınlarımızın, toplumsal hayatı ilgilendiren siyasal önerilerindeki ıska geçmelerinin, çoğunun kökeninde bu gerçek yatıyor. Attilâ İlhan Ulusal Kültür Savaşında Cumhuriyet aydınını okurlarından gelen mektupları da kullanarak dönemler itibariyle değerlendiriyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, ulusal bir aydın tipi yaratılmaya çalışılmamış denemez! Ulusal bir bileşim kaygısı da görülüyor! Ne var ki, Mustafa Kemalin ölümünden sonra, Türk kültürünü Yunan/Latin tabanına oturtmak eğilimi, aktarımcı ve malumatfuruş aydın türünü yeniden tedavüle çıkarıyor. Üstelik, bürokrasiyle adeta özdeşleştirerek! Sonucunu görüyoruz: yarım asrı geçen cumhuriyet tarihinde, kültür hayatı, elli milyonluk ülkede, yüz bilemedin beş yüz bin kişiyi ilgilendiren bir darlıkta kalmıştır. Cumhuriyetin en büyük başarısızlıklarından birisi bu! Orijinal ulusal kültür bileşimi yapamıyor, bir, eldeki taklit kültürü de -halka yabancılaştığından kesinlikle demokratikleştiremiyor, iki. Bu ikisi birbirinin sebep ve sonucu mudur, düşününüz! Ama aydınlarımızın, toplumsal hayatı ilgilendiren siyasal önerilerindeki ıska geçmelerinin, çoğunun kökeninde bu gerçek yatıyor. Attilâ İlhan Ulusal Kültür Savaşında Cumhuriyet aydınını okurlarından gelen mektupları da kullanarak dönemler itibariyle değerlendiriyor.