Ömrünün büyük kısmını ailesi yerine işine adamış bir adamın içine düştüğü derin pişmanlığa… Yaşamına kaldığı yerden devam etmek isterken sayılı günleri kaldığını öğrenen, tam da bu dönemde hayat arkadaşına veda etmek zorunda kalmış yalnız bir adamın dünyasına… Tam da her şey bitti derken, ailesini geri kazanmak için gerekli olan tek şeyin sevgi olduğunu keşfedişine değinen bir kitap.
Ömrünün büyük kısmını ailesi yerine işine adamış bir adamın içine düştüğü derin pişmanlığa… Yaşamına kaldığı yerden devam etmek isterken sayılı günleri kaldığını öğrenen, tam da bu dönemde hayat arkadaşına veda etmek zorunda kalmış yalnız bir adamın dünyasına… Tam da her şey bitti derken, ailesini geri kazanmak için gerekli olan tek şeyin sevgi olduğunu keşfedişine değinen bir kitap.
Bir yazarın tarzı hakkında fikir sahibi olmak için, bir kaç kitabını okumak yeterlidir. David Baldacci bana göre polisiye, gerilim ve macera türünde gayet başarılı bir yazar. Bundan önce 4 kitabını okudum. İsmini görünce sorgusuz alırım kitaplarını. Fakat bu kitap "Umuda Uyandığım Gün" diğerlerinden çok farklı. İlk bu kitabını okusaydım, sanırım son olurdu. Sanki kendi yazmamış, romantik bir hanıma (eşi olabilir, arkadaşı olabilir -hatta onun da ilk kitap denemesi) yazdırmış.
Kitabın konusu sıradan, bir çok kitapta rastlanılan bir hikaye. 3 çocuklu bir aile, baba çaresiz bir hastalığın pençesinde. Ölüyor. Fakat bir başka hüzün ve ardından gelen mucize...
Yani daha ne yazayım bilemiyorum. Kolay, sıradan, yormayan, bir sonraki sayfayı tahmin edebileceğiniz bir kitap arıyorsanız buldunuz. Ya da elinizde varsa kafanızın karışık olduğu bir zaman ve her ortamda zorlanmadan okunacak bir kitap isterseniz tercih edebilirsiniz. Fakat sakın yazarın diğer kitaplarına aldanıp almayın, benim gibi hayal kırıklığı yaşarsınız.
416 sayfa
2014 tarihinde, Martı Yayınları tarafından yayınlandı