Bugün Türki Cumhuriyetler diye anılan Orta Asya ülkeleri, Semerkand ve Buharanın simgeleştirdiği zengin bir geçmişe sahiptir. Ancak uzun yüzyıllar süren hegemonyalar altında bu bölge sanki tarihin unutkanlığı sonucu bir tür tarihsiz yaşama mahkûm edilmiştir. Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte Orta Asya ülkeleri, kendi Doğumuza Batının bize baktığı gibi bakmaya alışmış bizler için yeniden görünürlük kazandı.Kendi aralarında ve Türkiye ile dil ortaklığı bulunan bu bölge ülkelerine dikkatin artması doğal ve sevindirici. Ancak bu dikkat ve ilginin duygusal, coşkusal bir milliyetçiliğe değil, bilgiyle beslenmeye ihtiyacı var. Çünkü bu ülkeler Türkiye ile, ya da en azından kendi aralarında bir bütünlük sergilemek şöyle dursun, aynı jeopolitik bölgenin ülkeleri olarak birbirleriyle karmaşık, kimi zaman çatışmacı da olabilen ilişkilere sahipler. Hem kendi içlerinde hem aralarında büyük farklılıklar var. Her biri sancılı bir değişim sürecinin sorunlarıyla boğuşuyor...İşte Unutkan Tarih, kolaycı yaklaşım ve değerlendirmeler karşısında, bölgedeki hareketliliği anlama çabasıyla oluşturuldu. Pantürkizmin kökenlerinden ve tarihsel dönüşümünden yeni bağımsız devletlerde ulusal kimliklerin kuruluşuna; çeşitli milliyetçiliklerin yeniden doğuşundan dünya ekonomisine dahil olma çabalarına; nüfus ve göç hareketlerinden İran, Türkiye ve Rusyanın bölgedeki tutum ve etkilerine kadar pek çok olgu ele alınıyor bu kitapta.Ortadaki bütün kardeşlik söylemine karşın bugüne değin neredeyse yalnızca folklorik özellikleriyle tanımlanan bu toplumların, kendilerine ve kendi dışlarına nasıl baktıklarını, nasıl bir ekonomik ve siyasal ortam içinde bulunduklarını öğrenmenin, bu coğrafya için kullanılan ezbere formüllerin, kahramanlık ve mazlumluk öykülerinin ötesine geçip bu toplumları anlamaya çalışmanın ilk adımı olabileceğini düşünüyoruz.
Bugün Türki Cumhuriyetler diye anılan Orta Asya ülkeleri, Semerkand ve Buharanın simgeleştirdiği zengin bir geçmişe sahiptir. Ancak uzun yüzyıllar süren hegemonyalar altında bu bölge sanki tarihin unutkanlığı sonucu bir tür tarihsiz yaşama mahkûm edilmiştir. Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte Orta Asya ülkeleri, kendi Doğumuza Batının bize baktığı gibi bakmaya alışmış bizler için yeniden görünürlük kazandı.Kendi aralarında ve Türkiye ile dil ortaklığı bulunan bu bölge ülkelerine dikkatin artması doğal ve sevindirici. Ancak bu dikkat ve ilginin duygusal, coşkusal bir milliyetçiliğe değil, bilgiyle beslenmeye ihtiyacı var. Çünkü bu ülkeler Türkiye ile, ya da en azından kendi aralarında bir bütünlük sergilemek şöyle dursun, aynı jeopolitik bölgenin ülkeleri olarak birbirleriyle karmaşık, kimi zaman çatışmacı da olabilen ilişkilere sahipler. Hem kendi içlerinde hem aralarında büyük farklılıklar var. Her biri sancılı bir değişim sürecinin sorunlarıyla boğuşuyor...İşte Unutkan Tarih, kolaycı yaklaşım ve değerlendirmeler karşısında, bölgedeki hareketliliği anlama çabasıyla oluşturuldu. Pantürkizmin kökenlerinden ve tarihsel dönüşümünden yeni bağımsız devletlerde ulusal kimliklerin kuruluşuna; çeşitli milliyetçiliklerin yeniden doğuşundan dünya ekonomisine dahil olma çabalarına; nüfus ve göç hareketlerinden İran, Türkiye ve Rusyanın bölgedeki tutum ve etkilerine kadar pek çok olgu ele alınıyor bu kitapta.Ortadaki bütün kardeşlik söylemine karşın bugüne değin neredeyse yalnızc... tümünü göster