«Allah, aklı yaratınca onu konuşturdu, ardından ona: "Beri gel." dedi, akıl beri geldi. Sonra: "Geri git." dedi, akıl geri gitti. Sonra şöyle buyurdu: İzzetim ve celâlim hakkı için senden daha sevimli bir şey yaratmış değilim. Senin eksiksiz, olgun halini ancak sevdiğim kimselere bahşederim. Sadece sana emreder, yalnız sana yasaklarımı yöneltir, sırf seni cezalandırır ve yalnızca seni ödüllendiririm.»
«Allah, aklı yaratınca onu konuşturdu, ardından ona: "Beri gel." dedi, akıl beri geldi. Sonra: "Geri git." dedi, akıl geri gitti. Sonra şöyle buyurdu: İzzetim ve celâlim hakkı için senden daha sevimli bir şey yaratmış değilim. Senin eksiksiz, olgun halini ancak sevdiğim kimselere bahşederim. Sadece sana emreder, yalnız sana yasaklarımı yöneltir, sırf seni cezalandırır ve yalnızca seni ödüllendiririm.»
Buyurdu ki: «Akıllı insan, Allah'ın var oluşunun dayanağı, süsü ve hidayeti kıldığı aklı aracılığıyla Allah'ın hakkın kendisi ve Rabbi olduğunu bilir. Yaratıcısının bazı şeyleri sevdiğini, bazı şeyleri sevmediğini, Ona itaat etmenin ve Ona isyan etmenin söz konusu olduğunu anlar. Aklının bütün bunları gösteremediğini de fark eder ve ancak ilimle, ilmi talep etmekle eğri ile doğrunun farkına varacağını bilir. Yine ilmi elde edememesi durumunda aklının kendisine bir yarar sağlamayacağını da anlar. O halde akıllı insanın, ilim öğrenmesi ve ilmin dayanağı olan âdabı ve usulü kavraması bir zorunluluktur.»
1093 sayfa