Uygarlık bir ışıldaklar dizisidir, geçmişten geleceğe doğru dizilmiş, birbirini izleyen sıradağlar gibi. Bu dizide yer alanların sayısı çoğaldıkça dizinin aydınlatıcı gücü, yaratıcı özü pekişir, düşünen başlar aydınlanır, toplumlar birbirini besler. Çağdaş uygarlık başlangıçtan beri böyle bir dizinin birbiri ardınca yükselen doruklarıyla etkinlik kazanmış, bugünkü başarı aşamasına ulaşmıştır. Böyle bir ışıldaklar dizisinde yer alamayan toplumların ne denli çöküşe süreklendiğini, başkalarına el açarak ayakta durmaya çalıştıklarını üzüntüyle görüyoruz. Yalnızca katılaşmış inançlardan ışık bekleyen, yardım uman, eskiye sığınan toplumların geleceği ne acıdır. İnancın en kötüsü tüm insan yaratmalarını, başarılarını belli bir yönetimin baskısı altına alan, toplumu tek doğrultuda yürümeye alıştıran saplantılar birikimidir. En kutsal inanç bile bireyin yüreğinden dışa taştığında çekilmez olur, yozlaşır, tüm değerini yitirir. Bu yitiriş, sonra döner, suçu başkalarına yükleme çabalarına sığınır, buna alçağın alçalttığını sömürüşü diyoruz. Yeniyi eskinin yönlendirmeye çalıştığı bir toplumda insan körün elindeki değnek bile değildir. Tarih, bize, dinci toplumların karanlıkta uçuşan yarasalardan başka bir özellik taşımadığını, yadsınması olanaksız kanıtlarla, göstermiştir. İlerleme, gelişme, çağını aşıp geleceğe kalma bir ışıldaklar yarışıdır, ne mutlu o yarışa katılan üstün yetenekli aydınlara.
Uygarlık bir ışıldaklar dizisidir, geçmişten geleceğe doğru dizilmiş, birbirini izleyen sıradağlar gibi. Bu dizide yer alanların sayısı çoğaldıkça dizinin aydınlatıcı gücü, yaratıcı özü pekişir, düşünen başlar aydınlanır, toplumlar birbirini besler. Çağdaş uygarlık başlangıçtan beri böyle bir dizinin birbiri ardınca yükselen doruklarıyla etkinlik kazanmış, bugünkü başarı aşamasına ulaşmıştır. Böyle bir ışıldaklar dizisinde yer alamayan toplumların ne denli çöküşe süreklendiğini, başkalarına el açarak ayakta durmaya çalıştıklarını üzüntüyle görüyoruz. Yalnızca katılaşmış inançlardan ışık bekleyen, yardım uman, eskiye sığınan toplumların geleceği ne acıdır. İnancın en kötüsü tüm insan yaratmalarını, başarılarını belli bir yönetimin baskısı altına alan, toplumu tek doğrultuda yürümeye alıştıran saplantılar birikimidir. En kutsal inanç bile bireyin yüreğinden dışa taştığında çekilmez olur, yozlaşır, tüm değerini yitirir. Bu yitiriş, sonra döner, suçu başkalarına yükleme çabalarına sığınır, buna alçağın alçalttığını sömürüşü diyoruz. Yeniyi eskinin yönlendirmeye çalıştığı bir toplumda insan körün elindeki değnek bile değildir. Tarih, bize, dinci toplumların karanlıkta uçuşan yarasalardan başka bir özellik taşımadığını, yadsınması olanaksız kanıtlarla, göstermiştir. İlerleme, gelişme, çağını aşıp geleceğe kalma bir ışıldaklar yarışıdır, ne mutlu o yarışa katılan üstün yetenekli aydınlara.