Birçok filmde şehir düşlerin, hayallerin, arzuların mekânı olarak resmedilir şehir fırsatlarla doludur, ulaşılmak istenendir, ama aynı zamanda hayal kırıklıklarının, reddedilmenin, aldatılmanın, kaypaklığın, güvenilmez, tehditkâr ilişkilerin de mekânıdır. Vesikalı Şehir, sinema ile şehir arasındaki bu ikircikli ilişki hakkında: Sinemada şehir nasıl temsil ediliyor? İstanbul, taşı toprağı altın iken, nasıl oluyor da orospu İstanbul haline geliyor? Sinemadaki şehir imgeleri, şehrin kolektif bilinçaltı hakkında bize ne söyleyebilir?Feride Çiçekoğlu, kült bir İstanbul filmi olan Vesikalı Yarimin verdiği esinle yazdığı kitabında, şehrin suretleri ile, kadının ikiye bölünmüş kimliği arasındaki çakışmanın filmden filme nasıl sıklıkla tekrarlandığına dikkat çekiyor. Kadının ev içinde anne, eş ve şefkat hatırlatan kimliği ile sokaklarda dolaşan kadının fahişeliği, baştan çıkarıcılığı, hazzı hatırlatan kimliği arasındaki bölünme, İstanbulun sinemadaki imgesini ele veriyor. Üstelik bu İstanbula özgü değil. Dünya sinemasının birçok klasiğinde, erkeğin gözünde ikiye bölünüp fetiş haline gelmiş kadın cinselliğinin şehre yansıtıldığını görebiliyoruz.Vesikalı Şehir, bir kadının yaşadığı şehrin sokaklarında göğsünü gere gere, güven içinde yürüyebilmesiyle ilgili. Erkeğin şehre de yansıttığı çarpık kadınlık algısından nasıl kurtulabileceğimizle ilgili. Ya da şöyle sorabiliriz: Erkek, kendi korkularıyla hesaplaşmadıkça, herhangi bir şehrin, muhafazakârlığın boğucu cenderesinden kurtulabilmesi mümkün mü?
Birçok filmde şehir düşlerin, hayallerin, arzuların mekânı olarak resmedilir şehir fırsatlarla doludur, ulaşılmak istenendir, ama aynı zamanda hayal kırıklıklarının, reddedilmenin, aldatılmanın, kaypaklığın, güvenilmez, tehditkâr ilişkilerin de mekânıdır. Vesikalı Şehir, sinema ile şehir arasındaki bu ikircikli ilişki hakkında: Sinemada şehir nasıl temsil ediliyor? İstanbul, taşı toprağı altın iken, nasıl oluyor da orospu İstanbul haline geliyor? Sinemadaki şehir imgeleri, şehrin kolektif bilinçaltı hakkında bize ne söyleyebilir?Feride Çiçekoğlu, kült bir İstanbul filmi olan Vesikalı Yarimin verdiği esinle yazdığı kitabında, şehrin suretleri ile, kadının ikiye bölünmüş kimliği arasındaki çakışmanın filmden filme nasıl sıklıkla tekrarlandığına dikkat çekiyor. Kadının ev içinde anne, eş ve şefkat hatırlatan kimliği ile sokaklarda dolaşan kadının fahişeliği, baştan çıkarıcılığı, hazzı hatırlatan kimliği arasındaki bölünme, İstanbulun sinemadaki imgesini ele veriyor. Üstelik bu İstanbula özgü değil. Dünya sinemasının birçok klasiğinde, erkeğin gözünde ikiye bölünüp fetiş haline gelmiş kadın cinselliğinin şehre yansıtıldığını görebiliyoruz.Vesikalı Şehir, bir kadının yaşadığı şehrin sokaklarında göğsünü gere gere, güven içinde yürüyebilmesiyle ilgili. Erkeğin şehre de yansıttığı çarpık kadınlık algısından nasıl kurtulabileceğimizle ilgili. Ya da şöyle sorabiliriz: Erkek, kendi korkularıyla hesaplaşmadıkça, herhangi bir şehrin, muhafazakârlığın boğucu cenderesinden kurtulabilmesi... tümünü göster