Risâle-i Garibe, XVII ve XVIII yüzyıl Osmanlı toplumunun âdâb-ı muaşeretini, yani görgü kurallarını öğretiyor bize. Ancak burada büşkü eserler de olduğu gibi edepli bir toplumun renkli fotoğrafını değil, arabını görürüz. Yazar yollarak tükürenleri, sofra adabına uymayanları, alışverişte hile yapanları, sohbet meclisinin kararlarına uymayanları, zinakârları, karaborsacıları, esrarkeşleri.....neredeyse toplum hayatının her kesiminde edepsizlik edenleri ağır bir dille eleştirmiş, onları ağır hakaretlerle doğru davranışa yönlendirmeye çalışmıştır. Bu risale o günün halk diliyle yazılmıştır. Argo ifadeleri, küfürleri, benzetmeleri ile eşsiz bir dil hazinesidir. XVIII. yüzyıl Türkçesinin aslında günümüz diline ne kadar yakın olduğunu gösteren ilgi çekici bir örnektir.
Risâle-i Garibe, XVII ve XVIII yüzyıl Osmanlı toplumunun âdâb-ı muaşeretini, yani görgü kurallarını öğretiyor bize. Ancak burada büşkü eserler de olduğu gibi edepli bir toplumun renkli fotoğrafını değil, arabını görürüz. Yazar yollarak tükürenleri, sofra adabına uymayanları, alışverişte hile yapanları, sohbet meclisinin kararlarına uymayanları, zinakârları, karaborsacıları, esrarkeşleri.....neredeyse toplum hayatının her kesiminde edepsizlik edenleri ağır bir dille eleştirmiş, onları ağır hakaretlerle doğru davranışa yönlendirmeye çalışmıştır. Bu risale o günün halk diliyle yazılmıştır. Argo ifadeleri, küfürleri, benzetmeleri ile eşsiz bir dil hazinesidir. XVIII. yüzyıl Türkçesinin aslında günümüz diline ne kadar yakın olduğunu gösteren ilgi çekici bir örnektir.