Yeşil Şahin ve Sihirli Flüt

Buenos Aireste Şahin denilen yeşil renkli bazı otomobillerin canice eylemlerine hiçbir tehlikeye atılmadan karşı koyabilen tek şey, neredeyse mucizevi bir yapıya sahip olan, son derece entipüften, küçük bir müzik grubuydu. Benim de gözden düştüğümü, bu Şahinlerin kentin her yanında dolaşarak harıl harıl beni aradıklarını ve saklanmam gerektiğini haber vermek için Carlosun bana telefon ettiği gün, olası kurtuluşumun basit birkaç müzik bilgime bağlı olduğunu anlamak beni şaşırtmıştı.1960la 1976 yılları arasında, Arjantinin kuzeydoğusunda çalışan bir müzik topluluğunda viyola çalıyordum. Bu yörede yolculuk ederek müziği hem düzlüklerin hem de sıradağların en ücra köylerine götürüyorduk. Oralarda konser salonu bulunmadığından okulların avlularında, ağaçların altında ya da Andlardan Atlantike doğru inen ırmakların kıyılarında çalardık. Neredeyse at sırtında dolaşan, bir tür taşralı gezgin çalgıcılardık. Bu açıdan da gerçekten virtüoz sayılırdık, çünkü sağrısında bir de viyolonsel taşıyarak doru bir atın sırtında dolaşmak öyle her babayiğidin harcı değildir. Canlı müziği ömürlerinde ilk kez dinleyen köylüler için çalıyorduk. Herhalde Marslılara benzettikleri bizlere bakarken gözlerini koca koca açarlardı. Bu halimizle, ta uzaklardaki Avrupadan kalkıp dünyanın sipsivri güney ucundaki en kuş uçmaz kervan geçmez köşelerine kadar ulaşan klasik müziğin temsilcileriydik bizler.

Buenos Aireste Şahin denilen yeşil renkli bazı otomobillerin canice eylemlerine hiçbir tehlikeye atılmadan karşı koyabilen tek şey, neredeyse mucizevi bir yapıya sahip olan, son derece entipüften, küçük bir müzik grubuydu. Benim de gözden düştüğümü, bu Şahinlerin kentin her yanında dolaşarak harıl harıl beni aradıklarını ve saklanmam gerektiğini haber vermek için Carlosun bana telefon ettiği gün, olası kurtuluşumun basit birkaç müzik bilgime bağlı olduğunu anlamak beni şaşırtmıştı.1960la 1976 yılları arasında, Arjantinin kuzeydoğusunda çalışan bir müzik topluluğunda viyola çalıyordum. Bu yörede yolculuk ederek müziği hem düzlüklerin hem de sıradağların en ücra köylerine götürüyorduk. Oralarda konser salonu bulunmadığından okulların avlularında, ağaçların altında ya da Andlardan Atlantike doğru inen ırmakların kıyılarında çalardık. Neredeyse at sırtında dolaşan, bir tür taşralı gezgin çalgıcılardık. Bu açıdan da gerçekten virtüoz sayılırdık, çünkü sağrısında bir de viyolonsel taşıyarak doru bir atın sırtında dolaşmak öyle her babayiğidin harcı değildir. Canlı müziği ömürlerinde ilk kez dinleyen köylüler için çalıyorduk. Herhalde Marslılara benzettikleri bizlere bakarken gözlerini koca koca açarlardı. Bu halimizle, ta uzaklardaki Avrupadan kalkıp dünyanın sipsivri güney ucundaki en kuş uçmaz kervan geçmez köşelerine kadar ulaşan klasik müziğin temsilcileriydik bizler.


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9789944396028

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Okumuş kimse bulunamadı.

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski