Balkonda oturmuş, karanlığı yer yer yaran ve denizin üzerinde dans edermişçesine oynaşan ışıkları seyrediyor; irili ufaklı kayalara vuran dalga seslerini sayıyorum.
Hava ılık mı ılık... Yan bahçede bir kuş ötüyor. Cıvıl cıvıl sesiyle makara çeker gibi, sevdiğine kadar uzanacak portenin çizgilerine göz kamaştırıcı nağmeler dizer gibi ötüyor. Elimdeki ucu kütleşmiş kurşun kalem, kelimeleri düşünce ırmağımdan çıkarıp defterin sayfalarına yapıştırıyor.
Üzerimde inanılmaz bir hafiflik... Kendimi evimde, yuvamda hissetmenin; akşamları İstanbula dönmeyecek ve sabahları belki de aynı kuşun sesiyle uyanacak olmanın dayanılmaz hafifliği... (Kitabın içinden)
Balkonda oturmuş, karanlığı yer yer yaran ve denizin üzerinde dans edermişçesine oynaşan ışıkları seyrediyor; irili ufaklı kayalara vuran dalga seslerini sayıyorum.
Hava ılık mı ılık... Yan bahçede bir kuş ötüyor. Cıvıl cıvıl sesiyle makara çeker gibi, sevdiğine kadar uzanacak portenin çizgilerine göz kamaştırıcı nağmeler dizer gibi ötüyor. Elimdeki ucu kütleşmiş kurşun kalem, kelimeleri düşünce ırmağımdan çıkarıp defterin sayfalarına yapıştırıyor.
Üzerimde inanılmaz bir hafiflik... Kendimi evimde, yuvamda hissetmenin; akşamları İstanbula dönmeyecek ve sabahları belki de aynı kuşun sesiyle uyanacak olmanın dayanılmaz hafifliği... (Kitabın içinden)