Tam olarak ne zaman doğduğu, ne zaman öldüğü bilinmiyor. Tahminler on üçüncü yüzyılın ikinci yarısıyla on dördüncü yüzyılın başlarında yaşadığı yönünde. Öyleyse bir kargaşa, kan dökme, kıyım, açlık dönemlerinde, insanların çok acı çektiği bir dünyada yaşadı demektir. Dünyada diyoruz, çünkü nerede doğup yaşadığı konusunda da kesin bir bilgi yok. Deneme yazarı-eleştirmen Memet Fuat, Türk dilinin büyük ve gizemli şairi Yunus Emre'yi, düşünce dünyası, din anlayışı, felsefesi, dili, yapıtları ve sanatının özellikleriyle ayrıntılı biçimde ele alıyor ve çağdaş bir bakış açısıyla günümüz okuruna sunuyor.Yunus Emrenin şiirlerinden yapılmış bir seçki, kaynakça, sayfa altlarında açıklamalar ve bir sözlükçe ile birlikte...
"Yunus Emrenin yaşamı üzerine bilgi çok azdır. 1950'ye kadar doğum ölüm yılları bile kesinlikle bilinmiyordu. Eski kaynaklarda, Yunus'un yaşadığı yıllar için birbirini tutmaz tarihler verilir. On dördüncü yüzyılın ortalarında ya da sonlarında yaşadığını söyleyenlerin yanı sıra, 1439'a kadar yaşadığını ileri sürenler de vardır. Ama doğrudan doğruya şairin şiirleri üzerinde çalışan uzmanlar, bu tarihlerin yanlış olduğunu belgelerle kanıtlıyorlar. Örnekse, Yunus Emrenin olgunluk dönemi şiirlerinden olan Risâlet-ün Nushiyye adlı mesnevisinin 1307de yazıldığı yapıttaki bir dizeden anlaşılıyor. Başka şiirlerinde de, 1273'te ölen Mevlânâ Celâleddini gördüğünü, onun saz ile işret (musiki ile içki) toplantılarında bulunduğunu belirttiği için, Yunus'un on üçüncü yüzyılın ikinci yarısıyla on dördüncü yüzyılın başlarında yaşadığı kesinlikle ortaya çıkıyor. Ayrıca, şiirlerinde daha önceki sofileri (Tasavvuf ulularını) sık sık andığı halde, on üçüncü yüzyıldan sonraki sofilerden hiç söz etmemesi de bu görüşü desteklemekte. Uzmanlar bu gibi bilgilere dayanarak Yunusun 1320 ile 1334 yılları arasında ölmüş olduğunu söylüyorlar. 1950 yılında ise Bayezit Kitaplığı'ndaki on altıncı yüzyıldan kalma bir mecmuada (derlemede) şöyle bir kayıt bulundu:
Vefat-ı Yunus Emre sene 720
müddet-i ömür 82.
Verilen ölüm tarihi hicri 720. Bundan 82 çıkarırsak, doğum tarihi olarak hicri 638'i buluruz. Demek ki Yunus Emre, hicri 638 ile 720 yılları arasında 82 yıl yaşamış. Bugün kullandığımız miladi tarihe çevirince iki yıllık bir oynama oluyor. Hicri 638, miladi 1240'tır; 720 ise, 1320. Kısacası, Yunus Emre miladi 1240-1320 yılları arasında 80 yıl yaşamış.Uzmanların çoğu Bayezit Kitaplığı'ndaki bu belgeyi benimsiyorlar, çünkü verilen tarihler onların şiirler üzerinde çalışırken tahmin ettiklerine uyuyor. 1240'ta doğduysa, 1273'te Mevlânâ öldüğü zaman Yunus 33 yaşındadır, toplantılarında bulunabilir; olgunluk dönemi şiirlerinden Risâletün Nushiyyeyi yazdığında, 1307'de 67 yaşındadır, bu da uygun. 1320'de öldüyse, on üçüncü yüzyıldan sonraki sofilerden söz edemez. 80 yıl yaşamış, şiirlerinden de böyle uzun bir ömür sürdüğü anlaşılıyor. Bütün bu denk düşmelere karşın, Bayezit Kitaplığı'ndaki bu belgeye de şüpheyle bakan, başka belgelere dayanarak, Yunus Emre'nin 1320'den daha sonra öldüğünü, on dördüncü yüzyılın ortalarına kadar yaşadığını ileri süren uzmanlar gene de var. Üstelik bunlar Yunus Emre'nin yaşamı üzerine yeni, değişik, tartışmalara yol açan bilgiler de veriyorlar. Uzmanlar arasındaki görüş ayrılıklarının ötesinde, kesin olan şudur: Yunus Emre on üçüncü yüzyılın ikinci yarısı ile on dördüncü yüzyılın birinci yarısında Anadoluda yaşadı."
" Yunus Emre’nin yaşamı üzerine çeşitli menkıbeler vardır. Bunlardan bazıları Bektaşi Vilayetnamesi, Hüdayî’nin Vakıat’ı gibi yazılı kaynaklara geçmiş, pek çoğu da ağızdan ağıza günümüze kadar gelmiştir. Bu menkıbeleri birleştirerek halkın yarattığı Yunus Destanı’nı şöyle özetleyebiliriz :
Sivrihisar’ın kuzeyinde Porsuk çayının Sakarya’ya döküldüğü Sarıköy denen yerde Yunus adında yoksul bir köylü yaşardı. Okuması yazması yoktu. Çocukken okula verilmiş ama bir türlü elifbe’yi (abece) sökememiş, bir gün öğretmenine :
Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaratılmışı hoş gördük
Yaratandan ötürü
diyerek okuldan ayrılmıştı. İşte bu Yunus bir kıtlık yılında pek bunaldı. Kırşehir yakınlarında Sulucakaraöyük denen yerde Hacı Bektaş Sultan adında bir ermişin yaşadığını, yoksullara yardım ettiğini duymuştu. Gidip ondan buğday istemeye karar verdi. Dergâha eli boş gitmemek için de yol boyunca dağlardan alıç (yaban bir ağacın buruk yemişi) topladı, öküzüne vurduğu heybelere doldurdu. Hacı Bektaş’a Yunus’un geldiğini, alıç getirdiğini, çok sıkışık durumda olduğundan biraz buğday istediğini söylediler. Dergâha eli boş gitmek istemeyen yoksul köylü Yunus’un bu gönül yüceliği Hacı Bektaş’ın hoşuna gitti. Dervişlerinden biriyle ona sordurdu :
- Buğday mı verelim, yoksa nasip mi?
Yunus nasibi ne yapsın, evde çoluk çocuk aç.
- Buğday isterim, dedi.
Hacı Bektaş gene gönderdi dervişini :
- Alıcın her birine bir nasip verelim.
Yunus’un aklı evinde.
- Çoluk çocuğum aç, nasip karın doyurmaz, buğday versin de gidelim, dedi.
Hacı Bektaş gene gönderdi dervişini :
- Alıcın her bir çekirdeğine on nasip verelim.
Yunus’un aklı evinde.
- Çoluk çocuğum aç, dedi. Buğday versin de gidelim.
Bunun üzerine dervişler Hacı Bektaş’ın emriyle Yunus’un öküzüne dilediğinden de fazla buğday yüklediler.
Yunus dağlardan eve dönerken, düşündü düşündü, yanıldığını anladı. Bu kişi çok yüce bir kişi olmasa, nasip istemediğime kızar, bana böylesine cömertçe buğday vermezdi, dedi kendi kendine. Hem nasip alsam, istediğimde buğdayı da bulurdum. Çevirdi öküzün başını, vardı dergâha, buğdayı kapının önüne indirdi."
Tam olarak ne zaman doğduğu, ne zaman öldüğü bilinmiyor. Tahminler on üçüncü yüzyılın ikinci yarısıyla on dördüncü yüzyılın başlarında yaşadığı yönünde. Öyleyse bir kargaşa, kan dökme, kıyım, açlık dönemlerinde, insanların çok acı çektiği bir dünyada yaşadı demektir. Dünyada diyoruz, çünkü nerede doğup yaşadığı konusunda da kesin bir bilgi yok. Deneme yazarı-eleştirmen Memet Fuat, Türk dilinin büyük ve gizemli şairi Yunus Emre'yi, düşünce dünyası, din anlayışı, felsefesi, dili, yapıtları ve sanatının özellikleriyle ayrıntılı biçimde ele alıyor ve çağdaş bir bakış açısıyla günümüz okuruna sunuyor.Yunus Emrenin şiirlerinden yapılmış bir seçki, kaynakça, sayfa altlarında açıklamalar ve bir sözlükçe ile birlikte...
"Yunus Emrenin yaşamı üzerine bilgi çok azdır. 1950'ye kadar doğum ölüm yılları bile kesinlikle bilinmiyordu. Eski kaynaklarda, Yunus'un yaşadığı yıllar için birbirini tutmaz tarihler verilir. On dördüncü yüzyılın ortalarında ya da sonlarında yaşadığını söyleyenlerin yanı sıra, 1439'a kadar yaşadığını ileri sürenler de vardır. Ama doğrudan doğruya şairin şiirleri üzerinde çalışan uzmanlar, bu tarihlerin yanlış olduğunu belgelerle kanıtlıyorlar. Örnekse, Yunus Emrenin olgunluk dönemi şiirlerinden olan Risâlet-ün Nushiyye adlı mesnevisinin 1307de yazıldığı yapıttaki bir dizeden anlaşılıyor. Başka şiirlerinde de, 1273'te ölen Mevlânâ Celâleddini gördüğünü, onun saz ile işret (musiki ile içki) toplantılarında bulunduğunu belirttiği için,... tümünü göster
Karton Cilt, 239 sayfa
2001 tarihinde, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlandı