En yakın tanıdığımız... Sabahın ilk saatlerinden başlayarak hep bizimle olan... Uykumuzda da sessizce duran... Aynaların konuşturduğu, fotoğrafların öyküsünü anlattığı, resimlerin yorumunu yaptığı... Yüzümüz... Bizi biz yapan yüzümüz... İşte bu kitapta anlatılan odur.Çocukluğunda yüzünün bozulmasına neden olacak bir hastalık atlatan Nicole Avril, yüzün gizemini araştırma isteği duymuş ve ortaya hem bir sanat hem de tarih kitabı, bir başka yönüyle de bir yolculuk öyküsü olarak nitelendirilebilecek Yüzün Romanı çıkmış.Yüzü Eskiçağdan günümüze dek izleyen bu destansı kitapta, Yunanlılarda yüzün güçlükle göründüğünü, Romalıların çok makyaj yaptığını, Galyalılarda ten beyazlığının önemi gibi daha önce hiç bilmediğimiz birçok şeyi öğreniyor, ünlü ressamların ünlü tablolarındaki yüzlerin keşfine çıkıyor, Avrilin kendine mal ettiği hayalî bir müzeyi coşkuyla geziyoruz. Son iki yüzyılın yüzlerine geldiğimizde ise yazarın sesi şiddetli çıkıyor bu kez; katliamlara, toplama kamplarındaki parçalanmış yüzlere bakıyoruz hüzün ve başkaldırıyla. Nicole Avril zamanın sınırlarını yok sayarak, yüzdeki güzellikleri ve çirkinlikleri bir kitabın kapağı altında topluyor. Böyle bir şölene katılmamak ve onun bu kadar derin bir konuyu böylesine keyifli bir esere dönüştürmesine şapka çıkarmamak mümkün değil.
En yakın tanıdığımız... Sabahın ilk saatlerinden başlayarak hep bizimle olan... Uykumuzda da sessizce duran... Aynaların konuşturduğu, fotoğrafların öyküsünü anlattığı, resimlerin yorumunu yaptığı... Yüzümüz... Bizi biz yapan yüzümüz... İşte bu kitapta anlatılan odur.Çocukluğunda yüzünün bozulmasına neden olacak bir hastalık atlatan Nicole Avril, yüzün gizemini araştırma isteği duymuş ve ortaya hem bir sanat hem de tarih kitabı, bir başka yönüyle de bir yolculuk öyküsü olarak nitelendirilebilecek Yüzün Romanı çıkmış.Yüzü Eskiçağdan günümüze dek izleyen bu destansı kitapta, Yunanlılarda yüzün güçlükle göründüğünü, Romalıların çok makyaj yaptığını, Galyalılarda ten beyazlığının önemi gibi daha önce hiç bilmediğimiz birçok şeyi öğreniyor, ünlü ressamların ünlü tablolarındaki yüzlerin keşfine çıkıyor, Avrilin kendine mal ettiği hayalî bir müzeyi coşkuyla geziyoruz. Son iki yüzyılın yüzlerine geldiğimizde ise yazarın sesi şiddetli çıkıyor bu kez; katliamlara, toplama kamplarındaki parçalanmış yüzlere bakıyoruz hüzün ve başkaldırıyla. Nicole Avril zamanın sınırlarını yok sayarak, yüzdeki güzellikleri ve çirkinlikleri bir kitabın kapağı altında topluyor. Böyle bir şölene katılmamak ve onun bu kadar derin bir konuyu böylesine keyifli bir esere dönüştürmesine şapka çıkarmamak mümkün değil.