Bu kitap modern sosyal düşüncenin belirleyici olduğu kadar ihmal edilen bir yönünü, modern entelektüel figürlerin mahrem hayatları ile düşünce süreçleri arasındaki bağlantıyı ve aynı zamanda cinsiyetler arası ilişkilere bakışlarını incelemektedir.Bu kitaba konu olan aşklar ve aşıklar kuşkusuz büyük kadınlar ve büyük adamlardı. Dünya hala onların oluşturduğu terminolojinin ve ekollerin üzerinde duruyor. Fakat onlar da sıradan aşıklardı. Yaşadıkları aşklar sıradan insanın aşkından farksızdı. Ama, mesele kadın ve erkek arasındaki eşitlik sorunu olunca modern entelektüellerin özel hayatları ile sosyal teori arasında gerilimler ortaya çıkmıştır. Bu gerilim, geleneksel çerçeveye bağlı kalan Marx ve Durkheimın yazıları ve hayatlarında sergilenmiştir; ama bu kitapta incelenen diğer bütün erkekler cinsiyetler arası ilişkileri yaşayışlarında, yeni yöntemler geliştirme arayışı içinde olmuşlardır. Bu çeşitlemelerden bazıları neo muhafazakarlığı (Comte), bazıları yeni bir liberalizmi (Mill), bazıları yeni komünizmin bir çeşidini (Enfantin, Engels) geliştirmiş; diğerleriyse saf üstünlüğü aramışlardır (Nietzsche).Mary Wollstonecraft, kendisini sıklıkla dişi bir beden içinde erkeksi bir iktidara sahip bir ruh olarak hissetmiştir. Geleneksel evlilik içi ayrımlara ve statülere bağlı kalan entelektüeller bir yana, yeni kadının davetine sırt çevirenler Marx, Durkheim (ve Freud) dı; ki bunların üçü de iyi birer aile babası idiler. Engels, proleterlerin arasında yaşadığı hayattan hiç şikayet etmeden neredeyse bütün hayatını bir proleter olan Mary Burnsla geçirmişti. Durkheim, dünyevi zevklerden bütünüyle arınmış çileci bir hayat sürüyordu. Nietzsche, özgür kalmaya ve evlenmeden cinsel açıdan aktif kalmaya kararlı bir entelektüel olan Lou Salomeye aşık olmuştu. Feminist bir entelektüelle evlenen Max Weber, yoğun, gizli ilişkiler yaşadığı Else von Rischtofenle birlikte erotik dünyanın anlamını kavramıştı.
Bu kitap modern sosyal düşüncenin belirleyici olduğu kadar ihmal edilen bir yönünü, modern entelektüel figürlerin mahrem hayatları ile düşünce süreçleri arasındaki bağlantıyı ve aynı zamanda cinsiyetler arası ilişkilere bakışlarını incelemektedir.Bu kitaba konu olan aşklar ve aşıklar kuşkusuz büyük kadınlar ve büyük adamlardı. Dünya hala onların oluşturduğu terminolojinin ve ekollerin üzerinde duruyor. Fakat onlar da sıradan aşıklardı. Yaşadıkları aşklar sıradan insanın aşkından farksızdı. Ama, mesele kadın ve erkek arasındaki eşitlik sorunu olunca modern entelektüellerin özel hayatları ile sosyal teori arasında gerilimler ortaya çıkmıştır. Bu gerilim, geleneksel çerçeveye bağlı kalan Marx ve Durkheimın yazıları ve hayatlarında sergilenmiştir; ama bu kitapta incelenen diğer bütün erkekler cinsiyetler arası ilişkileri yaşayışlarında, yeni yöntemler geliştirme arayışı içinde olmuşlardır. Bu çeşitlemelerden bazıları neo muhafazakarlığı (Comte), bazıları yeni bir liberalizmi (Mill), bazıları yeni komünizmin bir çeşidini (Enfantin, Engels) geliştirmiş; diğerleriyse saf üstünlüğü aramışlardır (Nietzsche).Mary Wollstonecraft, kendisini sıklıkla dişi bir beden içinde erkeksi bir iktidara sahip bir ruh olarak hissetmiştir. Geleneksel evlilik içi ayrımlara ve statülere bağlı kalan entelektüeller bir yana, yeni kadının davetine sırt çevirenler Marx, Durkheim (ve Freud) dı; ki bunların üçü de iyi birer aile babası idiler. Engels, proleterlerin arasında yaşadığı hayattan hiç şikayet etmed... tümünü göster