Mayalar güzel, iyi insanlarmış da olur olmaz nedenle insan kurban etmek gibi pek hoş olmayan garip bir gelenekleri varmış. Özellikle dini bayramlarda altın, gümüş, değerli taşlar kuyuya atılır, sonra hızlarını alamayan din adamları, gençliğinin baharında, gül gibi kızları da canlı canlı kuyuya atar, Tanrıya kurban ederlermiş.Tienanmen Meydanı civarında park edilmiş binlerce, belki de on binlerce bisiklet görüyorum. Üstelik bunların hepsi siyah. Kafama takılıyor, insanlar bu kadar bisikletin içinden nasıl oluyor da kendilerininkini hemen bulabiliyorlar? Bora Borada bir yerliye, uygar dünyanın müzmin hastalığı stresi soruyorum, yüzüme garip garip baktıktan sonra O da nesi? diyor. Tam yarım saat boyunca, hiç stres yaşamamış bir insana kan ter içinde bunun ne olduğunu anlatmaya çalışıyorum, ama nafile! Değişik geleneklerle beslenen uygarlık atlasından bir gezginin notları. Yağmur ormanları, buzullar, tapınaklar, çöller, sakin adalar ama ille de insan... Güneş Karabuda gazeteci, foto muhabiri ve televizyoncu olarak dünyanın her yanını gezerek değişik ülkelerle ilgili sosyal, kültürel ve politik içerikli belgeseller hazırladı. Karabudanın yıllardır gezip gördüğü farklı coğrafyaları mizahi, renkli bir dille anlattığı Zoraki Randevular Parkında doğa-insan-kültür prizmasından yansıyanlar... TADIMLIKAziz ErnestoVallegrande Kilisesinde her pazar günü, köy halkının çoğunluğu, vazgeçemedikleri eski bir alışkanlıkla, adını alçak sesle andıkları birisi için, mum yakar. Sonra bunları, kilisenin baş köşesinde duran siyah çerçeveli bir resmin etrafına yerleştirirler. Uzaktan baktığınızda, resmin İsa Peygambere benzediğini fark edersiniz, ama merakınızı yenemeyip yaklaşınca, resmin Hazreti İsadan daha çok kara sakalı, keskin bakışlarıyla Che Guevarayı andırdığını şaşkınlıkla görürsünüz!.. Yaşamı boyunca kiliseye belki de ayak basmamış Marksist gerilla liderine, Tanrı evinde huşu içinde ayin yapılmasını yadırgamamak elde değil! Dayanamayıp papaza resimdekinin kim olduğunu sorduğumda, din adamı belli belirsiz bir gülümsemeyle Siz kim olmasını isterseniz o odur! deyiverince, futbol deyimiyle kontrpiyede kalmıştım...Vallegrande, öyle herhangi bir kasaba değil, burada yıllarca önce olup biten dramatik olaylar, bütün dünyanın ilgisini çekmiş, uluslararası medyanın haftalarca birinci haberi olmuştu. Vallegrande, Chenin ölüsünün ilk kez dünya basınına gösterildiği yer. Ceset, ertesi gün el çabukluğuyla gizlice kaçırılıp yok edilmiş. Chenin düşmanları, bir ölünün bazen canlısından daha tehlikeli olabileceğini, biraz geç de olsa akıl edebilmişlerdi. Doğal olarak, dönemin Bolivya askeri yönetiminden Che için, insanların akın akın ziyaret edecekleri bir anıt mezar yaptırmaları da beklenemezdi! Chenin öldürülüşü, Vallegrandeye birkaç saat mesafede, bizim yoksul Doğu Anadolu köylerini andıran Higuerada gerçekleşmişti. Yuro uçurumu diye adlandırılan dağlık yörede, ordu birlikleri tarafından tuzağa düşürülen Che ve arkadaşları, saatlerce çarpışarak birçok ölü verdikten sonra cephaneleri bittiğinde esir düşmüşlerdi. Yaralı olarak Higueraya getirilen Che, köyün okul binasına kapatılmıştı. Yarası ağır olmayan gerilla lideri, kendisini sorgulamak isteyen subaylara tek kelime söylememeye kararlıydı. O sırada Başkent La Pazda cunta generalleri toplanmış ne yapacaklarını tartışıyorlardı. Ve sonunda Chenin öldürülmesine karar verildiğinde, kimseler bunun ileride ne kadar vahim sonuçlar doğurabileceğini o anda kestiremiyordu. Higueradaki infazın ardından belki de İsadan sonra dünyayı uzun yıllar etkileyecek Che Efsanesi doğuyordu.O zamanlar, başta Latin Amerika olmak üzere, Avrupa, Afrika, Asya ülkelerinde öğrenci odalarının çoğunu Che posterleri süsler, başında siyah beresiyle bu yakışıklı, gizemli devrimcinin posterleri, ülkesine göre, açık veya gizli olarak çarşı ve pazarlarda satılırdı! Fidelle Küba devrimini gerçekleştirdikten bir süre sonra, para, pul, şöhret ve iktidar koltuğunu elinin tersiyle itip gerçekleşmesi neredeyse imkânsız sayılan, ama kendisinin inandığı dava için ölümün üstüne gitmişti... Chenin politik inancını paylaşmasa da bu yürekli ve gizemli devrimciye saygı duyan çok insan gördüm. Cheyi bir Robin Hood veya bir İnce Memed gibi görenler de vardı. Ölümünden sonra, başta 68 Paris olayları olmak üzere, büyük öğrenci olayları uzun yıllar onun ruhunu taşıdı.Peki Chenin yakalanıp öldürülüşünden sonra geriye sağ kalanlar ne olmuştu? Hayatta kalan on guerillerodan beşi, ordu tarafında kıstırılıp yakalanırken, geri kalan beşi çemberi yarıp kurtulurlar. Bunlardan biri, Kübalı Pombo, diğeri de Bolivyalı İnti Peredodur. Kübaya bir gidişimde, Pomboyu tanıma fırsatım olmuştu. Asıl adı Harry Villegas olan bu sevecen, siyahi Kübalıyla uzun uzun sohbet etmiş, Chenin yaşamının son günlerini onun ağzından dinlemiştim. Pombo, Bolivya Dağlarından Kübaya dönüşünde, bu ülkede generallik olmadığından, en yüksek askeri rütbe olan Commandanteliğe atanmıştı. Benimle konuşmasında işlenen hataları, içten bir dille anlatmış, gelişip güçlenmeye vakit bulamadan savaşa zorlanmalarını, Küba devriminin tersine, kırsal alanda halktan gereken yardım ve desteği görmeyişlerini, bir de en önemlisi, gerilla birliklerindeki yabancı sayısının Bolivyalılardan fazla oluşunu başlıca yenilgi nedenleri olarak göstermiş, sonunda da Biz savaşı kaybetmedik, bir çatışmada yenik düştük! diye eklemişti. Yenilgiden sağ salim çıkan İnti Peredo, Bolivya Dağlarına dönüp mücadeleyi sürdürmüştü. Chenin sadık silah arkadaşı İnti iki yıla yakın savaştıktan sonra bir çatışmada yaşamını yitirmişti.Pombo bir gün beni alıp Peredo kardeşlerin Havanada yaşayan annelerine götürüyor. Selvira Leigue uzun uzun oğullarını anlatıyor. Sonra bir dolabın sürgüsünü açıp daktiloda yazılmış bir tomar kâğıdı bana uzatarak, Bu İntinin Che ile ve ondan sonra verdiği mücadelede tuttuğu günlük, alın bunu Avrupada yayınlatın! diyor. İntinin günlüğü birkaç ay sonra, Der Spiegelde yayımlanıyor.Chenin ölümü üzerinden otuz beş yıl geçmesine karşın, onun anısı birçok ülkede hâlâ yaşıyor. Öldürüldüğü ülke Bolivyadaysa, ona gösterilen ilgi garip boyutlara ulaşıyor. Chenin son bir yılını geçirdiği Cochabamba yöresininin orman, dağ, keçi yolları turizme açılmış, rehberli turlar düzenleniyor.Vallegrande Kilisesinde, akordu bozulmuş bir org eşliğinde çocuk korosu ayinler okuyor. Kızılderi kökenli kavruk erkekler, başlarında siyah geleneksel fötr şapkaları köylü kadınlar, ömrü boyunca alınlarında yazılı olan yoksulluk damgasını silmek için savaşan, bu yolda hayatını veren sakallı, keskin bakışlı yabancı için mırıl mırıl dua ediyorlar! Yakılan mumlar, edilen dualar, otuz küsur yıl gecikmeyle gelen halkın desteğinin bir işareti mi acaba? Şimdi Vallegrandede bir söylenti dolaşıyor, Aziz Ernestoya edilen dualar kabul ediliyor, hastalar iyileşip sakatlar düzeliyormuş diye. Aziz Ernestonun Comandante Ernesto Che Guevaradan başkası olmadığını söylemeye, bilmem gerek var mı?
Mayalar güzel, iyi insanlarmış da olur olmaz nedenle insan kurban etmek gibi pek hoş olmayan garip bir gelenekleri varmış. Özellikle dini bayramlarda altın, gümüş, değerli taşlar kuyuya atılır, sonra hızlarını alamayan din adamları, gençliğinin baharında, gül gibi kızları da canlı canlı kuyuya atar, Tanrıya kurban ederlermiş.Tienanmen Meydanı civarında park edilmiş binlerce, belki de on binlerce bisiklet görüyorum. Üstelik bunların hepsi siyah. Kafama takılıyor, insanlar bu kadar bisikletin içinden nasıl oluyor da kendilerininkini hemen bulabiliyorlar? Bora Borada bir yerliye, uygar dünyanın müzmin hastalığı stresi soruyorum, yüzüme garip garip baktıktan sonra O da nesi? diyor. Tam yarım saat boyunca, hiç stres yaşamamış bir insana kan ter içinde bunun ne olduğunu anlatmaya çalışıyorum, ama nafile! Değişik geleneklerle beslenen uygarlık atlasından bir gezginin notları. Yağmur ormanları, buzullar, tapınaklar, çöller, sakin adalar ama ille de insan... Güneş Karabuda gazeteci, foto muhabiri ve televizyoncu olarak dünyanın her yanını gezerek değişik ülkelerle ilgili sosyal, kültürel ve politik içerikli belgeseller hazırladı. Karabudanın yıllardır gezip gördüğü farklı coğrafyaları mizahi, renkli bir dille anlattığı Zoraki Randevular Parkında doğa-insan-kültür prizmasından yansıyanlar... TADIMLIKAziz ErnestoVallegrande Kilisesinde her pazar günü, köy halkının çoğunluğu, vazgeçemedikleri eski bir alışkanlıkla, adını alçak sesle andıkları birisi için, mum yakar. Sonra bunları, k... tümünü göster