ithaki yayınlarının "başka kitaplar" konu başlığı altında topladığı kitaplardan biri, farklı bir yazımı, konusu ve sonu olan bir kitap, esprili bir dille yazılmış, ben sevdim size bir şeyler katmasını beklemeden eğlenmek için okunabilir...
Okurken o kadar çok keşke dedim ki anlatamam. Joey Goebel, Vincent Spinetti'nin Tuhaf Kariyeri'nde müthiş bir hikaye kurgulamış ve eğlenceli anlatım tarzı, yaratıcı diyaloglarıyla beni kendine hayran bırakmıştı. Anormaller o açıdan Joey Goebel klişesi olarak kalmış maalesef. Önceki romanıyla şimdiki arasındaki tek ciddi fark, hikayeyi pek çok ağızdan anlatması. Yine aşırı sürükleyici bir anlatım tarzı ama çok kestirme bir son.
Ayrıca hikaye, önceki romanındaki kadar etkileyici de değil. Keşke şöyle yapsaydı, keşke böyle anlatsaydı, keşke şurasını uzatsaydı vs derken bir de baktım kitap bitmiş. Commonwealth'te umarım hayalkırıklığına uğratmaz beni Goebel.
Luster ve tuhaf grubu, küçük bir Amerikan Orta-Batı kasabasında konser verme hayalleri kuran çok farklı arkaplanlara sahip 5 kişiden oluşmaktadır. yaşamaya mecbur kaldıkları sınırlı ve tatminsiz hayatlardan sıyrılmaları için bu rock konserini tek umut olarak görmektedirler. Ama bir sorun vardır, çalışacakları bir alan bulamamaktadırlar. Bu sorun Ember'in ailesinin tatile gitmesiyle çözülür, artık onları Rock efsaneleri arasına yerleştirecek konsere hazırdırlar... Acaba Luster ve Uyumsuz grubu "Anormaller", muhteşem bir konser verip sıkıcı hayatlarını geride bırakabilecekler midir?
Tüm karakterler, çeşitli stereotipleri zıtları olarak kurgulanmış. Luster, çeteci rap dünyası içinde büyümesine ve uyuşturucu satıcısı olan zibilyon kardeşine rağmen, kültürlü ve hırslı bir rock müzik fanı. aynı zamanda gizli narsisizmle bütünleşmiş uzaklaşmacı borderline hastası. Aralarındaki en uyumsuz ve determinizme karşıt olarak pasajların çoğunu süslüyor. Ray ( Raykeem ) Ortadoğu'dan gelmiş kibar ve Amerikan kültürünü yanlış analiz etmiş bir eski asker; Körfez savaşı esnasında yaraladığı kişiden özür dilemek için kalkıp gelmiş. Kibar yapısı onun sıklıkla eşcinsel olduğu yanılgısına yol açıyor. Opal ölümden korktuğu için yaşam onayıcı bir eylem olarak sekse fazlasıyla bel bağlamış 70'inin üzerinde bir kadın. Aurora güzelliği yüzünden sadece et olarak algılanan isyankar bir bakire, satanist ve babası da rahip. Güzel olmasına güzel olan ama sosyal hesap mekanizmaları çalışmayan Aurora, utangaç bir liseliden biraz hallice bir portre çiziyor. Ember, depresif ve yıkıcı davranışları olan küçük bir kız çocuğu, piromanyak ve şiddete aşık. başkalarını incitemezse kendini incitiyor, dünyadan ve insanlardan nefret ediyor.
Görüldüğü üzere yazar, stereotiplere fazlasıyla bel bağlamış. Tüm sözü edilen karakterlerin zıtları da kurgu içerisinde mevcut. derin tatminsizlik ve sosyal adaletsizliğin ve önyargıların çarklarına takılmış yaşamlara dair ifadeler metni süslüyor. Temas edilen her karakterin bakış açılarını yansıtan pasajlarla dolu olan metin tam bir uyumsuzluk ve anarşi havası hakim olan bir tona sahip. arada sosyal kontrol mekanizmalarını da mizahi bir tonda eleştiren yazar, tıbbi iktidar eleştirisini grup terapisi bölümlerine saklamış. Banliyö yaşamı yergisini , imajlarını çocuklarından çok seven ebeveynler üzerinden götüren yazar, düzen koruyucularını ( psikiyatrist, polis, patron vs... ) bolca taşa tutmuş.
Determinizme bu derece karşı bir metnin, stereotiplere bunca bel bağlaması, kurgusal açıdan dahice bir hamle midir yoksa ciddi bir zayıflık mıdır onun kararını okura bırakmak en doğrusu olacaktır diye düşünüyorum. Sonuçta konformizm karşıtı karakterlerin onlar için çizdiğimiz sosyo-kültürel sınırlar dışında davranması elbette toplumsal eleştiri bakımında güçlü vurgular içeriyor. Bir huzurevinde ölümü beklemek yerine stritptiz barlara, rock barlara takılan önüne gelenle yatan Opal, en mutlu olması gereken çağlarda yıkıcı Borderline davranışlar sergileyen Ember, Ondan beklenilenin aksine çeteci bir uyuşturucu satıcısı olmak yerine düzenli bir işe girip sıkılıp rock yıldızı olmak isteyen Luster, savaşta döktüğü kandan memnun olması gerekirken bundan utanıp vidanını temizlemek adına dünyanın bir ucuna ailesini de peşinden sürükleyen Luster, babasının mazbut ve steril yaşamından tiksinen ama buna rağmen bir stereotip haline gelmeyip hayatını yönlendiren ama kendini saklayan Aurora... tüm bu karakterler, imkanlarının tersine hayatlar peşinde koştuğu için tatminsiz ve mutsuzlar.
Edebi açıdan bir şaheser olduğu söylenemez, imgelere gömülmüş okurunun zihnini gıdıklamak için bekleyen bir alt metne sahip değil. Çok yalın, çok açık ,çok düz. Ancak yavan değil. Bir yere varmıyormuşçasına bölünen pasajlar karakter arkaplanlarını desteklemekte eksik alıyor, yazar sanki doğarken yanlış zar atmışlar gibi basit bir motife tutunuyormuşçasına karakter arkaplanlarını metinde kısmış. Eserin eksikliği buradan kaynaklanıyor. Çok daha fazlası olabilecekken yarım kalmış gibi bir his uyandırıyor okurunda.