Kitabı elime aldım ve bırakamadım.Kurgulama harikaydı..Biraz fazla detay vardı ama inanın sayfaları nasıl okuduğumu anlamadım..Kurgulama dünyasının Fenomeni 'Lisbeth Salender' ..Bu serinin muhakkak filminin çekilmesi gerektiğini düşünüyorum..Tavsiye ederim...
Ateşle Oynayan Kız ‘da artık Mikael’in hayatı düzene girmiştir, kaybettiklerini geri alır, eski başarısına kavuşur. Lisbeth’in hayatında ise köklü değişiklikler ama bir o kadar da bela vardır. İlk kitapta Mikael’e yardım eden Lisbeth’e ikinci kitapta Mikael bu yardım borcunu ödeyebilecek midir? Zira Lisbeth tam 3 cinayetin 1 numaralı zanlısı olmuştur ve başı gerçekten derttedir.
http://beyazkitaplik.blogspot.com/2012/02/atesle-oynayan-kz-stieg-larsson.html
Süper bir seri her kitaptada farklı heyecanlar ve bitmeyen bir macera bu kitabıda elimden bırakamadım...
Hem filmini görüp hem de okuduklarımdan...İngilizce olarak okumayı deneme çalışmalarım hüsran oldu, sonunda Türkçe olarak indirip okudum. Başarılı, anadilini konuşan biri tarafından ise iyi yazılmamış bir roman...Bunu duymak da ilginçdi benim için. Kitap birçok şu ana kadar duymadığımız isimlerle ve oldukça da kalabalık bir şekilde başladığından sanırım İngilizce okumayı en azından başlamayı tavsiye ettiğim bir kitap değil.
- heyecanlı başladı, sonrasında anlatımı fazla detaylı bir hale geldi
- yazar bir ara beni çok eşliliğin olağan birşey olduğuna inandırmaya çalıştı
- herkes yine sandviç yedi bol bol kahve içti
- yine çok sürükleyiciydi, bolca aksiyon vardı
- ve yine çok çarpıcı şekilde sona erdi öyle ki elimde bulunsa hiç bitmemiş gibi sonraki kitabı açacaktım
Çok güzel bir kitap. olay örgüsü,kahramanları,anlatımıyla insanı inanın ki büyülüyor. kitapta macera ve gerilim hızla artmakta.
gerçi o kadar kurşun yedikten sonra salander'in ölmemesi ve mezardan çıkması biraz saçma olmuş. tıpkı kill bill filmi gibi,yinede okumaya değer. 3.kitabınıda en kısa zamanda okuyacağım...
Türünün en iyisi sayılabilecek kitaplar serisinin ikinci kitabı . Okuduktan sonra sanki hayat boyunca Stockholm'ün Södermalm ve Gamla Stan semtlerinde yaşamış gibi hissedersiniz.
Serinin en beğendiğim kitabı; elimden bırakamadım, rüyalarımda bile Salander etkisi vardı.
Tavsiye üzerine bulaştığım bir üçlemenin ikinci kitabı.Tavsiye edildiği kadar etkileyici,serinin diğer iki kitabını da film tadında okudum.Tavsiyedir ;)
Bu kadar karakter, böylesi bir kurgu, böylesi alışık olmadığımız bir kültür ve dil zemini içinde nasıl bu denli iyi anlatılmış olabilir hala aklım almıyor. Bir noktasında da "aman ya buna filanca yerden esinlenilmiş" diyemiyorsunuz.
İkinci kitabı okuduktan sonra çocuk yaşında yaşadığı felaketlere ve haksızlıklara rağmen Lisbeth'in bu kadar ayakta kalmasına hayran oldum. Lisbeth'in inanılmaz zekası onu ayakta kalmasını sağlamış. O zekasıyla Mikael'i hapse gönderen ve adamın 3 milyar kronunu alıp kaçması da hoşuma gitti.
İkinci kitapta Lisbeth'in evini evini döşemesi sırasında kendimi IKEA kataloğu okuyormuş gibi hissettim.
Ayrıca, İsveç Polisi ve adaleti bu kadar salak mı diye de merak ettim. Lisbeth'in punkçı hali ile aramaları çok komikti. Saçını uzatır veya peruk takar, piercinglerini çıkarır mı diye hiç aklına gelen olmadı.
Mikael ile Erika'nın ilişkisi çok sıra dışı; hem arkadaşlık hem arzu var aralarında ayrıca 20 yıllık ilişkileri var ama ikisi de gidip başka insanlarla evlenmişler. Çok ilginç bir ilişki. Erika'nın Millennium'dan ayrılma kararını kocasına söylemesine rağmen Mikael'e söylememesi de çok ilginç bir detaydı.